Sevgili Ünlemcim,
Anılar Bahçesinin Halis Çiçeği,
Aylar oldu yazamıyorum sana.
İhmalden değil. Unutmak da değil; hiç unutulur musun sen?
Sıcaklar var, sayrılıklar var. Yazılar var, illa da yazılması gereken. Bir de giderek daha verimli olmaya başladı çevremdeki eş dost, hısım akraba. Güzel metinler üretiyorlar; bana da oku, varsa düzeltmelerini yap diyorlar. Çok zamanımı alıyor bunlar. Artık eskiden olduğu kadar hızlı çalışamıyorum, hızlı düşünemiyorum. Bir okuduğumu ikinci kez okumazdım eskiden, şimdi ne dedi bu yazar burada, diye dönüp dönüp okuduğum oluyor. Bir de bizim formatımıza uyan şiirler bulamaz oldum. Edebiyatımızdaki hemen bütün özlem şiirlerini yazdım mı sana, hayır öyle bir savım olamaz; ama bildiklerimin hepsini yazdım galiba. Bugün olduğu gibi, arada unuttuğum, çok önemli bulduğum halde sıralamada yerini belirleyemediğim şairler elbette var. Onları da böyle aklıma geldikçe yazacağım elbette.
Bugün sana Mehmet Babacan Üstat'tan söz edeceğim.
Babacan Üstat için hazırlanan bir kitaba kendileriyle ilgili duygularımı, düşündüklerimi yazdım. Yergilerini topladığı "Çakıl Taşları" kitabına da bir önsöz yazdım. Bir kitabının tanıtımında kısa bir de konuşma yaptım. Aynı internet gazetesinde yazıyoruz.
Bunlar, Üstadın salt şiir yazmadığını, düzyazı ile de uğraştığını anlatıyor.
Kendileri Köy Enstitüsü mezunlarındandır. Her Köy Enstitülü gibi olduğuyla yetinmeyen, hep daha iyiye, daha güzele, mükemmele; daha yükseğe ulaşmayı hedefleyen kişilerdendir.
Bizden birkaç yaş büyüktür. (1936 doğumlu) Ömrünü öğretmenliğe, toplum önderliğine (derneklere, sendikalara) harcamış idealistlerdendir.
Sakin, yetkin, ergin ve kendine özgü ağırbaşlılığıyla bir şiir okuyuşu vardır; tanımlanamaz!
Sana, kendisiyle şiir söyleşileri yapmaya gelen sanat heveslisi gençlere şiir türlerine örnek olsun diye Divan tarzından Serbest Vezne kadar her biçimde yazdığı şiirlerden oluşturduğu "Anıları Yaktım" adlı kitabından alacağım iki şirini sunacağım bugün. Söz veriyorum, bir gün de dörtlüklerinden, Babacan'dan esintiler adını verdiği taşlamalarından örnekler sunacağım sana. Umarım şimdi okuyacaklarını beğenirsin. Bunları beğenirsen dörtlükleri ve esintileri zaten beğenirsin; ben eminim. .Keyifli okumalar diliyorum:
İLK GÖZ AĞRISI
Yıllar sonra gördüm ilk göz ağrımı Deli poyraz olmuş esiyor gibi Gel gir diyemedim açıp bağrımı Bakışı sitemli küsüyor gibi
İsterdim kaybolmuş yılları bulsun Efil efil esip ruhuma dolsun Talan olmuş bağda bir bayram olsun Neyleyim yolları kesiyor gibi
Özlem sözcükleri sarsa dilini Kuş olur yüreğim sürse elini Hiç insaf kalmamış bir saç telini Yağlı kement edip asıyor gibi
Babacan bu zehir çıkmaz kanından Bir ilah yarattın anılarından
Ağır adımlarla geçti yanından Mezar taşlarına basıyor gibi.
Bir şiir ne sana yeter ne de bana.
DESEM
Davetsizce geldin, kondum dalıma
Kaderim mi desem yazım mı desem?
Bir sisli virajda çıktın yoluma
Hayaller görüyor gözüm mü desem
Okudun ruhumu, hüznümü gördün,
Duygu telelrimi işledin ördün,
Sevda bahçesinden gonca gül verdin,
Gül açar göğsünde arzum mu desem?
İçli bir şarkısın gönül dolusu,
Hazan yaprağına hayat veren su,
Düşlere yenildi gece uykusu,
Damağımda tadım, tuzum mu desem?
İrem bağı mısın, dudakların gül,
Böyle bahçelerde olmaz mı bülbül?
Yorgun yüreğime sunulmuş ödül,
Basıp da bağrıma kuzum mu desem?
Babacan'ım der ki giden sorulmaz,
Olurmuş olacak, geri durulmaz,
Bin kez kırılsa da gönül yorulmaz,
Daha susmayacak sazım mı desem?
Yeter mi bu kadar?
Daha fazla yormayayım seni.
İyi geceler diliyorum,
Hoşça kal,
Şiirde kal,
Şiir kal.
Esenlik dileklerimle...
Yarıncın.
Ahmet Ümit ALOĞLU, Mezitli, Mersin.