Bu soru, “Türkiye’de Yaşamak Olanağı Kalmadı mı” diye de sorulabilirdi. Ancak hafif kalır diye doğrudan muhatabına sormaya karar verdim: Kılıçdaroğlu Nereye?
Dokunulmazlıkların kaldırılmasındaki basit, cılız, belirsiz, kimliksiz tavrını izledik. Bu tavrın gerekçesi kendisinden de zavallıydı. “Meydanlarda üstümüze gelirler, terörü destekledi derler.” Ne oldu, daha oylamadan on dakika sonra ne dedi Erdoğan: “Bunlar riyakar, bunlar terör destekçisi… vs.vs. ”
Bir siyasi parti, muhatapları ne der diye politika üretir mi?
Rakiplerinin peşine takılan, onlardan korkan bir siyasiye “siyaset adamı” denir mi?
Bu gülünç durumun arkasından Antalya’ya gittiler. Ne yapacaklardı bilmiyorum; ama orada partinin partilikten çıktığını, Erdoğan’ın özgürlüklere saldırısından şikayet etmek hakkını kaybeden bir yapıya yöneldiğini Gülsün Bilgehan’a gelen AB’lilerin telefonlarından öğrendik.
Dün Gandi yakıştırmasıyla ilgi ve sevgiyi yaşadığı halde bugün bağırmayı etkili konuşmak zanneden anlamsız görüntü, yeni vazettiği yasaklarla Erdoğan’la yarıştı, galiba onu geçti de.
Siyasi deneyimi için dünün çocuğu diyebileceğimiz bir milletvekili cevap verdi: “Biz partiyiz, AKP’nin ne diyeceği üzerine siyaset yapmamalıyız.”
Halkın sağduyusuna inandığını söyledi. “Sonra da kendi ayağımıza kurşun sıkıyoruz” dedi. Bunu eleştirilere bağladı, ancak Muharrem İnce, “Çocuklarımıza nasıl anlatacağız?” sorusuyla konun özünü dile getirdi. Ancak, kimse neden referanduma gidilmesine izin vermedik, neden halka güvenmedik, diyemedi.
Bütün bunlardan daha önemli iki faşist karar verildi: HDP’nin söze konu yasayı Anayasa Mahkemesine götürmek girişimiyle ilgili bir tehditte bulundu: “İmza veren bundan sonra bağımsız devam eder.” Ayıp oldu, “Milletvekilliğinden de atarım” demeliydi.
Ya miting düzenlemek gibi çalışmalara ne dedi: “Disiplinsiz davrananı ön seçime sokmam.”
Bütün CHP’lilere soruyorum, “Yaptığınız ön seçim niçin ve nasıl yapılmış; halka güvendiğiniz için mi kandırmaca olarak mı?” Halkı aptal, cahil sanan elitist mantık işte böyle pat diye bir yerden çıkar ortaya: Ön seçime koymam!
Boğazını yırtarcasına çığlık çığlığa konuşunca güzel ve etkili konuştuğunu sanmasını bir kenara koysam bile öfkeden sesi çatallaşınca sesi ve söyledikleri açıkça Hitler’e benziyor ve üzülerek soruyorum: Genel Başkan, Quo Vadis?
Not: Bu ülkeden kaçıp başka bir yerde yaşama olanağı olmayan bizler, giderek bir cendereye sıkışıyoruz; farkında mısınız?
Ahmet Ümit Aloğlu