Sevgili Ünlemcim,
Hayatın Can Damarı,
Bugünlerde hayatın tadını kaçırdılar... Ülkem kan, gözyaşı ve acının vatanı haline getirildi. Televizyonu açmak istemiyor canım, sokağa çıkmak istemiyor...Felek de farklı açılardan vuruyor da vuruyor: Bir yandan sağlığım allak bullak, bedenim şurasından burasından tatsız sinyaller veriyor, öbür yandan çok değerli varlıklarımızı alıyor elimizden...
Bu hayatımızdan çıkarılanlardan biri de şair Ahmet Ada oldu. Ne var ki hiçbirinde başarılı olamayacak, Ahmet Ada da hep bizimle kalacak...
Ahmet Ada Adanalı, Ceyhan doğumludur. Bizim yaşlarda, bizden birkaç yaş daha küçüktü. Mersin'de yaşıyordu...Şiirle uğraşan, şiiri seven herkes onu tanır ve severdi...
Çoktan fazla çalışkan bir şair, araştırmacı, eleştirmendir. Poetik yazılarını topladığı "Şiir Okuma Durakları" bize, modern şiiri öğreten bir el kitabı olmuştu.
Uçtu, gitti...
Bu tür konuları konuşmayı, biraz da hayattan kaçmak istediğim için seviyorum, senin başını da ağrıtıyorum, bağışla...
Bu lirik, hüzünlü, destansı ancak gerçeklerden beslenen incelikli şiirler şairinin sayamayacağım kadar çok kitabı, şiir incelemeleri, şiir eleştirileri, bir çok da prestijli ödülü vardır.
Uzatmayayım, onu kendi şiirlerinden tanıyalım. Sana ikicik şiirini gönderiyorum.
AŞKI BULURUM
Öpüşün karanfil kokardı aşkı bulurdum
Işık hızını geçen bir uçakta aşkı
Bulutlar tükenir kuşlar görünmezdi
Yitip giderdi altımızda nice denizsiz kent
Çelik gürültüleri arasında sayısız çiçek
Mutlu ederdim seni kadınım olurdun
Seninle ikimiz ilkyaz gibiydik
Sevda avcumuzda tuttuğumuz gül yaprağıydı
Uzayda bıraktığımız ayak iziydi
Güzelim, hangi güç durduracaktı bizi
Hangi güç ince parmaklarının hünerini
Aşka izin yoktu, gün soldu kuşluk vakti
Usul usul konuştuktu hani
Aşkı savunanları düşen bir kenti savunur gibi
Bütün sahici aşkları konuştuktu
Leyla ile Mecnun'u, Elsa ile Aragon'u
Yani ikimizle yarının ölümsüz olduğunu
Giyilmemiş çamaşırlar gibi kokardı aşkın
Güzelim benim bir tanem
Sırasında hazırdın onarmaya İşkencedeki insanın incinen onurunu
Yaşadığımız günü, tutsaklığı, bugünü
Buğular içinde yüzen geceyle gündüzü
Işıkları yalandı kederle akardı kent Ne kadar da güzeldi kışı, sisi, ayazı
Güzelim benim, bir tanem, yanımda sen olunca
Özlenirdin anlıyor musun
Bir karanfile baka baka uçarılaşırdın
Yitirmeden henüz aşkı, ilkyazı
Saçların çiçek tozu, çam kokusu
Sende düğümlenirdi bir uçumluk tadı çocukluğun
HEP SENİ SEVDİM
Hep seni sevdim
Yaz kendini anlatırken yaprak yaprak
Günler ne çabuk akıp geçti sevgilim
Yüzyıllar geçti sanki aradan
Yollar yollar boyunca yan yana
Hangi yokuşu çıktıysam seninle
Kuşlar uçuştular saçlarından
Hep seni sevdim, silinmez izi
Sevimli şaşkınlıklarımın o yazdan
Kır kahveleri kuş sürüleri sonra
Konuşmadan oturduğumuz masa iskemle
Demli çay, demli çayın buğusu
O yaz daha mutluydu seninle
Senin mavi miydi ya kalbinin sesi
Bir saat gibi işlerken kendiliğinden
Yine buluştu gözlerimiz sevgiler üreten
O yaz seni ne çok sevdiğimi
Öğrendim bir akarsuyun sessizliğinden
Bulutlardan bulutlara çıkardım o yaz
Çiçekler suladım her günbatımı
Çocuklarla konuştum hüznü unutturan
Yalansız hilesiz sevdim seni
Çiçekler çocuklar ezgiler içinde
Sevgili,
Şiire doyulmaz; ama artık bizim gözlerimiz yoruluyor; çabuk usanıyoruz her şeyden... Seni daha fazla yormayayım.
Esen kal,
şiirde kal,
Şiir kal,
Sevgimde kal...
Yarıncın...
Yarıncın...
Ahmet Ümit Aloğlu
22.03.2016 Mersin, Mezitli