Dün, sahile doğru yürüdüm, yağmurdan sonra deniz havasını severim.
Arkamdan biri koluma girdi. Baktım, kadim bir arkadaşımdı, yüzünde umudun tükenmişliğini, mutsuzluğu, çaresizliği gördüm. "Hayırdır?" dedim. Yutkundu, biraz ikircikli kaldı; ama dayanamadı, konuştu:
- Hüsnü Mahalli'yi de gözaltına aldılar.
- Yadırgadın mı, beklemiyor muydun?
- Beklemiyordum. Kalemi ve kelamından başka neyi vardı? Gazeteciydi .
- Muhalifti. Muhalefet etmek yasak. MHP gibi, CHP gibi olursa neyse...
- Beni de gözaltına alırlar mı?
Yüzüne ters ters baktım, sesindeki korkuyu kınadığımı anlamadı;
- Tutuklarlar mı, dedi.
- Bilmem, ne yaptın ki?
- Ben bir şey yapmadım. Ben, Irak'ta, Yemen'de, Libya'da Tunus'ta, Mısır'da bir şey yapmadım. Oraların karıştırılmasına karışmadım. Oralarda emperyalist bir vekalet savaşı yapıldığını kimseye söylemedim. Suriye'de iktidarı onaylamadım; iktidarın Suriye politikasına da Suriye'ye müdahaleye de karşı çıkmadım.
- Neden korkuyorsun öyleyse?
- Ama ben, Ortadoğu'da olup bitenlerin birer GOP (Genişletilmiş Ortadoğu Projesi) olduğu kanısındayım. Olup bitenin emperyalistlerin vekalet savaşı olduğuna inanıyorum. Suriye'de olan bitenin, bir İslamî mezhepler kavgası olmadığını biliyorum.
- Ne var bunda?Bunu herkes biliyor.
- Ama Hüsnü Mahalli de gazeteci olarak bunları yazdı diye...
Sözünü kestim:
- Sen gazeteci değilsin.
- Ya benim de öyle düşündüğümü öğrenirlerse?
- Sen de sus.
- Seni dinliyorlar mı?
-Niye sordun?
- Şimdi sana söyledim ya düşüncelerimi.
- Gördün mü bak, benim de başımı belaya soktun. Tutamaz mısın şu dilini sen, dedim, kolumu kolundan sıyırdım, döndüm gittim.
O, orada kalakaldı. Eminim "Bir gemiciğim olsa, binip gitsem." diyordur şimdi; benim bir kuş olup uçup gitmek istediğim gibi...
İçimden öfkeli bir ses azarladı beni:
- Ülkeyi kurda kuşa bırakıp nereye gideceksin?
Sustum. Cevap bile vermedim. Duyan olur, ihbar eden olur, neme lazım!
Ahmet Ümit Aloğlu