Büyük Kent yasasıyla mahalle olmuş bir köyün kahvesindeyim. Nane çayı içiyorum. Köyün akil adamlarından biri, yüzünde iğreti bir gülümsemeyle bana doğru geliyor. İzin istemeden karşıma oturuyor.
-Bir sorum var Hoca, diyor.
-Buyursun Koca Yörük diyorum.
-Estağfurullah, diyor, buyruk da ne ola, kafamda bir soru var da onu soracağım sana.
-Sor bakalım.
-Önlerine gelene saldırıyorlar; gazeteci, sanatçı, politikacı, herkese herkese…Yetkililer bir laf etmiyor. Konuştuklarında hak, hukuk, demokrasi, ileri demokrasi lafları ediyorlar. Ben bir şey anlamıyorum. Sizce neden yapıyorlar bu saldırıları?
Diyorum ki:
-Ben de bir şey anlamıyorum. Yalnız şu sorunun bizi doğruya götüreceğini sanıyorum. Bu saldırılar kimin ne işine yarıyorsa onun için yapıyorlar…
- Nasıl yani?
- Sayalım saldırıların yararlarını:
a) Halkı korkutuyor.
b) İnsanları susmaya zorluyor.
c) Güçlü oldukları izlenimi yaratıyor.
d) Elemanlarına “Dediklerimizi korkmadan yapın, bakın kimsenin başı belaya girmiyor.” Mesajı veriliyor.
e) Kendilerine oy verenleri kemikleştiriyor.
f) Saldıranlara cesaret veriyor.
Daha sayayım mı, diyorum. “Aman sus Hoca, bu kadarı yeter.” diyor, kalkıp gidiyor.
Arkasından baktım söyleniyordu. Ne dediğini duyamadım.
Sizce ne diyordu bu Türkmen Kocası?
Ahmet Ümit Aloğlu