Hava güzel; kış, çok direndi, ayağını sürüdü ama tıpış tıpış gitti. Keşke bademlere, eriklere zarar vermeseydi.
Kahveye doğru yürüyorum. Herkes terasa yayılmış. Aferin hepsine; hepsi de maskeli ve mesafeli oturmuş. Ama Mehmet Emmi merkezli yerleştikleri, yaklaşınca iyice anlaşılıyor.
Geçen hafta çelişkiler konusunda konuşalım demiştik, unutmuşlardır. Ben açmayayım, açarlarsa bir iki örnek buluruz.
Merdivenden daha başımı gördüklerinde “aleyküm selam” dediler. Güldüm.
-Ben selam mı verdim, dedim.
Çerkez, atik davrandı:
- Nasıl olsa selam vereceksin; cemaate selamsız sabahsız girecek halin yok zahir.
-Elbette vereceğim de aceleniz niye, onu anlayamadım.
Doğulu söze girdi:
-Şunun şurasında bir haftadır bekliyoruz, geçen hafta söz verildi, sözü sözünü tutmamayı konuşacaktık.
-Kimin sözünün sözünü tutmamasını konuşacaktık, ben anımsayamadım da, dedim. Hepsi birden “A!” dedi. Söze Mehmet Emmi girdi:
- Hoca, otur şöyle, konuşalım, kıvırtma.
-Konumuz kıvırtma değil mi, örnek üretiyordum.
Bir “A!” daha patlattılar. “Doğru vallahi”, “hiç aklıma gelmemişti” gibi laflar duyuyorum.
-Haşim! Diye ünledim.
Mehmet Emmi,
-Hepimize kekik kaynatacak, söyledik, dedi. Doğulu Bircan heyecanlı bugün:
-Konuşma başlasın, dedi.
- Başla öyleyse, dedim.
- Ben, dedi, başlamayayım da bir sorum var, onu sorayım Hocama.
-Eyvah, yine sınava gireceğiz.
-Korktun mu Hoca dedi, Sağlıkçı Avni.
-Korkmaz mıyım, Napolyon bile korkmuş sınavdan, dedim. Bircan ‘ın dur durak bildiği yok, sordu:
-İnsanlar neden öyle bugün başka yarın başka konuşurlar?
- Çok basit, çıkarları neyi söylemeleri gerektiriyorsa onu söylerler.
-Pekiyi insanlar neden inanırlar böylelerine?
-Onların da işlerine öyle geldiği için inanırlar.
Çerkez Tahsin söz istedi. İnisiyatifi almak istemedim, Mehmet Emmi’ye baktım. Anladı,
-Buyur Çerkez, dedi.
-İnsanlar yalana sadece işlerine geldiği için değil, taraftarlık duygusu ile de inanırlar.
-Eh dedi Mehmet Emmi, o da bir tür işine gelmedir.
- Öyleyse ikinci soruyu soruyorum. Bize söylenen çelişen sözlerin, ya da davranışların en büyüğü hangisi?
- En büyüğünü, en küçüğünü bilmem de beni üzenleri var: Biri şu: dini referans aldılar, fakat kutsal kitabımızı politik çıkarları için kullandılar. Ben inançlarım adına üzüldüm.
-Emevilerle başladı bu tavır, hala sürüp gidiyor, dedi Sağlıkçı Avni.
-Doğulu belli ki sözünü önceden hazırlamış:
- Ben şu Balyoz, Ergenekon Davalarındaki tavırlara çok üzülmüştüm. Ne Demişlerdi: ‘Siz zannediyor musunuz bizim bu planlardan haberimiz olmadı. 7 yıldır bunları duyuyorduk ama gerilimin tarafı olmadık’...'CD'leri dinliyorum şok oluyorum. Bizim her şeyden haberimiz vardı'...‘ben bu davanın savcısıyım’.
Sonra ne dendi: 'Komutanların tutuklanmasına gönlüm hiç bir zaman razı olmadı'.
Sağlıkçı da hazırlanmış, söze girdi:
- Bir de BOP var. Ne denmişti: ‘Özellikle Diyarbakır’a çok farklı bakıyorum. Yani, Diyarbakır, istiyorum ki, şu anda yani, hani Amerika'nın da düşündüğü Büyük Ortadoğu projesi var ya, genişletilmiş Ortadoğu. Bu proje içerisinde Diyarbakır bir yıldız olabilir’... ‘Biz geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika projesinin eş başkanlarından bir tanesiyiz ve bu görevi yapıyoruz biz’.
BOP’un ne olduğu anlaşılıp da üzerine gidilince ‘Ellerine bir kağıt almış dolaşıyorlar. Amerika’nın bir projesi ile ilgili. Bunu ispat ederlerse biz her şeye varız.’ Dediler.
Mehmet Emmi dış politikayı sever. O da kendi sevdiği alandan bir örnek hazırlamış olmalı,
- Hoca, bence Suriye sorunu en belirgin bir dediğini bir dediğinin tutmaması örneğidir
-Nasıl yani Mehmet Emmi, dedim. Anlattı, Mehmet Emmi:
- ‘Suriye ile Türkiye daha 7 buçuk yıl öncesine kadar bir birine husumetle bakıyordu. Sürekli gerginlikler yaşanıyor, iki ülke zaman zaman savaşın eşiğine geliyordu. Biz geldik. ESAD KARDEŞİMLE oturduk. İki ülke arasındaki meseleleri konuştuk. İstişare ettik, müzakere ettik ve Türkiye ile Suriye’yi bölgenin iki kardeş iki dost ülkesi haline getirdik” dedi. Miting alanında bunu halka sordu, onaylattı. Sonrasını demeyeyim, benden iyi biliyorsunuz, ölümler, yıkımlar, düşmanlıklar… Hala da devam ediyor bu kötü durum.
- Ya dedi Çerkez, millet perişan, hayat pahalılığı almış yürümüş, ekmek, simit dört lira olmuş, tarımda AB’nin birincisiyiz demelerine ne diyeceksin?
Soru, sorumlu benmişim gibi bana soruldu.
-Ha, dedim, pandeminin çok daha etkili olduğu dönemlerde de hem pandemi ile savaşta hem de ekonomide Dünyanın en iyisi olduğumuzu söylüyorlardı, Dünya değerlendirme kuruluşları ise en sonlarda olduğumuzu söylüyordu. Şu anda en pahalı faizle para arayan, en çok faiz veren, Merkez Bankasında kendine ait bir doları bulunmayan devletmişiz.
Kekikler gelmiş, herkesin masasında duruyor, elini uzatıp alan, alıp içen yok. Saate baktım vakit geç olmuş; söyleşiyi bağlamaya karar verdim:
-Bu konu biraz siyaset kokuyor. Uzayıp gitmesin. İçelim kekiklerimizi, Pazar günü biraz eve, eşimize, çocuklarımıza ayıralım vaktimizi, dedim. Haşim’i çağırdım. Koşarak gelmesi gerekirdi, sesi sedası çıkmadı.
-Nerede bu, dedim. Bircan cevap verdi.
-Kekikleri söylerken Mehmet Emmi ödedi peşin peşin, niye gelsin ki Kör!
A.Ümit Aloğlu, 2Nisan2022, Mezitli