Ben bir eğitim emekçisiyim.
Öğretmen Okuluna girdiğim gün duvarları süsleyen vecizelerdi ilk dikkatimi çeken. Anlamlarını kavrayamadan hepsini okumuş, bir sonuca da varmıştım: Eğitim, önemli ve kutsalmış.
O sözlerden bazıları hala aklımdadır:
Atatürk; “Öğretmenler yeni nesil sizlerin eseri olacaktır” “Cumhuriyet sizden fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller ister.” Platon; “Öğretmenlik Tanrı mesleğidir. Tanrı yeryüzüne inseydi öğretmenliği seçerdi.” Büyük İskender; “Babam beni dünyaya indirdi, hocam (Aristoteles) beni göğe çıkardı.” V. Lenin; “Bana yeterli sayı ve kalitede öğretmen verin size yeni bir dünya yaratayım.” Henri Adams; “Bir öğretmen ebediyete hükmeden insandır. Tesirlerinin nerede biteceği asla bilinemez.”
Duvarlarında bu sözleri okuduğum, öğretmenlerinden günde kim bilir kaç kez bu sözleri dinlediğim o okulu bitirmek için yaşadığım süreçte vardığım en önemli sonuç, eğitim sisteminin en önemli ve süreklilik isteyen görevi öğretmen yetiştir. Bu gerçekliğin vazgeçilmez bütünleri, kalkınmanın insanda başlayacağı ve ancak iyi yetiştirilmiş insanla gerçekleştirilebileceğidir.
Pedagoji derslerimizden birinde öğretmenimizin, üstüne basa basa ,“Ülkemizin hızla batı uygarlığı düzeyine çıkması gerektiğini, bunu eğitim sistemimizi üretici insan yetiştirecek biçimde örgütlemekle gerçekleştirebileceğimizi, bu nedenle de öncelikle üretici insan yetiştirebilecek öğretmenler yetiştirmemiz gerektiğini ”anlattığı dersi hiç unutmadım.
Cumhuriyetin ilk yıllarında eğitim, çok ciddi biçimde tartışılan bir konuydu.
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu, “Bilgili, terbiyeli, belleği güçlü gençler yetişiyor; fakat faal, girişimci, azimli, cesaretli adam yetişmiyor” diyordu.
Bu anlayış bizi doğalcı, bireyci eğitimden faydacı eğitime itiyordu. Giderek Köy Enstitülerine vardık.
Oraya varıncaya kadar,
· Eğitimin İdeallere, uygarlığın ilerlemesine odaklanması gerektiğini söyleyen Mustafa Suphi Bey’i,
· Eğitimin bütünüyle millilik esasına dayanması görüşünü savunan Ziya Gökalp’i,
· İlim yukarıdan başlar diyen Emrullah Efendi’yi,
· Eğitimin Tuba Ağacı gibi tabandan, ancak dalı budağı ile besleneceğini söyleyen, ana sorunun insan yeteneklerini geliştirmek olduğunu savunan Mehmet Nadir beyleri… tanıdık.
Köy Enstitüleri için bir daha ağlamak yerine o mantık ve vizyon ile kent ya da bilim enstitüleri kurmak gerektiğini bir not olarak düştükten sonra eğitimin, mutlak surette müspet bilimlere dayalı ve laik olması gerektiğini belirterek günümüz iktidarının eğitim anlayışına geleyim:
· AKP iktidarı, kendisini, eğitim konusunu çözümleyemediği için bitirecektir. Çünkü bu kadro, Henri Adams’ın, “Bir öğretmen ebediyete hükmeden insandır. Tesirlerinin nerede biteceği asla bilinemez,” dediğini bilmediği gibi, “Bir eğitim sisteminin en önemli ve sürekli görevi öğretmen yetiştirmek olmalıdır.” dediğini de bilmemekte, kendi yetiştirdikleri öğretmenlerin bile atamalarını yapmadıkları gibi onların husumetini kazanmaktadır.
· AKP iktidarı bilmelidir ki çağımızın toplumları, “Öğretmen”lerin ürünüdür, çağımızın uygarlığı “Öğretmen”lerin eseridir, yüzyılımızın tarihini de “Öğretmen”ler yapmaktadır.
· AKP iktidarı aklını İmam Hatiplere takarak toplumdan kopmakta, çocuklarımızın geleceğini karartmaktadır. (İmam Hatiplere gösterilen ilginin düzeyi ve öğrencilerimizin sınavlardaki başarısızlıkları sözlerimin tartışılamaz kanıtlarıdır.)
***
İyi ki böyle hatalar yapıyorlar; değilse kim bilir daha kaç on yıl milletin ensesinde boza pişirmeye devam edeceklerdi...
Ahmet Ümit Aloğlu