Sığınmacılar konusunda herkes yazdı. Herkes fikrini söyledi. Herkes bir nüfus bilgini gibi değerlendirmeler yaptı, yorumlarda bulundu. Son günlerde bir bakan da bir parti genel başkanı ile küfürleşti…
Ben sustum.
Ben ne anlarım göçten göçmenden, ne anlarım mülteciden sığınmacıdan; hele de demografiden? Ancak bir yurttaş olarak diyeceklerim var:
İlk sözüm, soruna salt “Suriyeliler” çerçevesinden bakmanın yanlış olduğunu söylemek olsun. Evet, ülkemizde yaşayan yabancıların çok büyük bir kısmı Suriyeli… Suriyeliler, sayıları ve farklı özellikleri nedeniyle tartışılıyor.
Bence konuya Iraklı, İranlı, Afganistanlı, Nijeryalı, Kongolu vs vs diye bakmak fili tarif ederkenki hatalara sürükler bizi.
Soruna, ülkemizin bir göç - göçmen- sığınmacı politikası var mıdır? Hükümetimizin ülkedeki göçmenlere bakışı sağlıklı mıdır çerçevesinden bakılmalıdır. Ancak bu pencereden bakarsak hükümetimizin bu soruna nasıl baktığı daha kolay anlaşılır.
Şimdilerde işin içine seçim kaygıları ve halkın tepkileri girince düne kadar “Konuklarımızı göndermeyeceğiz” diyen iktidarımız, şimdilerde briket konutlar bittiğinde “göndereceğiz” dedi.
Ben, bu demece inanmadım; çünkü milletin öfkesini bastırma kurnazlığı olarak değerlendiriyorum.
Bütün sığınmacılara (Galiba sekiz milyon civarındalar) misafir, ensar, ihvan kardeşliği; şeriat, İslam devleti, şer’i yönetim çerçevesinden bakan, bu çerçeveye girecek nesiller yetiştirmeye çalışan bir otoriteden, fikri temellerine uygun yapıdaki insanları ülkesinde toplamasını mı, bu yapıdaki insanları ülkesinden uzaklaştırmasını mı beklersiniz?
Birileri iktidara geldikleri günlerde takiyecilikle suçlanmışlardı. Epeyce takiye örneği gördük. Bu da onlardan biri! Göçmenleri ülkelerine gönderecek bir iktidar onlara neden hızla vatandaşlık verir? Vatandaş bu demeçlere mi inansın; yoksa yapılan uygulamaları mı anlasın?
Milli Eğitim Bakanlığının, Diyanet’in, yüzlerce tarikatın, onlarca vakfın, bir o kadar derneğin çalışmaları, bunlara verilen tavizlerin ve sunulan imkânların amacının “ülkeyi İslam’ın merkezi yapmak” olduğu gerçeğinden hareketle denebilir ki “verilen talkım” ile “yutulan salkım” çelişkisi takiye örneklerinden biri olmaktan öteye geçmemektedir.
Suriyeli sığınmacıların o briket evlere yerleştirilmesi ise tarihin trajik olaylar listesine girecektir. Sükûnetle düşünelim, Suriyeliler neden bizim yaptırdığımız briket evlere dönsünler, yurtlarındaki yuvalarına değil de! O briket evlere yerleştirilenler çağdaş köleler mi olacaktır, yoksa yurtlarına dönmüş savaş mağduru zavallılar mı?
Not: Bu yazı yayınlanmadan önce Sayın AKP Lideri tekrar “Göndermeyeceğiz” dedi. Neden birkaç gün önceki fikrinden eski fikrine döndüğünü ben anlayamadım.
A.Ümit Aloğlu, 10.05.2022, Kuuzucubelen