Bizim, kendimize özgü bir uygarlığımız var mıdır?
Nedir ki uygarlık?
Bir ülkenin veya bir toplumun, maddi ve manevi varlıklarının, düşünce, sanat, bilim, teknoloji ürünlerinin tamamı diye tanımlanabilirse uygarlık, bizim de kendimize özgü bir yaşama biçimimiz; bu yaşama biçimimizi kolaylaştırmak, daha rahat, daha anlamlı; yani maddeten olduğu kadar manen de doyurucu kılmak için yarattığımız sanatımız, bir düşünce sistemimiz, bir teknolojimiz ve bu teknolojiye temel olan bilgi sistemimiz, bilimimiz, bir felsefemiz var mıdır?
Bu sorulara cevap verebilmek için yaşama biçimimizin, onu kolaylaştırmak ve daha doyurucu kılmak için yarattığımız sanatın insanımızın hayatına etkilerini sorgulamamız gerekmektedir. Örneğin Osmanlı'nın, o koca altı asırlık imparatorluğun bize miras bıraktığı yaşama biçimi, sanatı, bilimi, teknolojisi var mıdır?
Hepsini bir kenara bırakalım, örneğin Anadolu'da ne yapmış, bugüne neyi miras kalmıştır Osmanlı?
Osmanlının mirasına konduğu Selçuklu'dan günümüze kadar gelen eserleri sayabilecek sanat tarihçisi olduğunu sanmıyorum; o kadar çoktur. Konya'yı, Erzurum'u, Sivas'ı; Kayseri'i... kısaca Anadolu'yu gezenler, bu eserleri, Osmanlının korumadığı anıt değerindeki eserlerin kalıntılarını, dillerini ısırarak görürler.
Çünkü Selçuklu Anadolu'yu vatanlaştırmış; Anadolu kentlerini birer yaşam merkezine dönüştürmüş, bayındır hale getirmeye çalışmıştır.
Osmanlı için ise Anadolu, sadece kendisinin mülküdür. Onun için Anadolu'nun imarı ancak işine yaradığı kadar gereklidir. Sefer için köprü, kervanları için han...(o da kaç tanedir ki?) Ama Anadolu'yu bayındır kılacak eseri yoktur; çünkü Anadolu'da hiçbir yerleşke onun için bir merkez- bir kent değildir.
Osmanlı'da Aristokrasi yoktur. Anadolu'da batıdaki gibi şatolara rastlayamayız. Aristokrasinin olmadığı yerde onun karşısında gelişecek olan burjuvazi de oluşmamıştır; yani malikanelere de rastlayamayız; çünkü Osmanlı'da herkes kuldur.
Sultanın oğlu da karısı da öldürülmemişse kardeşi de kuldur.
Bu büyük güç karşısında kimse, hiçbir şey var olamamıştır; çünkü o güç herkesi, her şeyi ezip geçmiştir.
Osmanlı için bir tek merkez, bir tek kent vardır: İstanbul. Orada yapılanlar da bir geleneğe bağlı olarak birkaç cami ve külliyeden ibarettir. Bunlar da kendisi orada yaşadığı içindir.
İşte bu büyük gücün bile fren mekanizmaları vardı: Divan ve adalet...
Ne demek istediğimi anlıyor musunuz?
Ahmet Ümit Aloğlu