İnsanoğlu dille düşünüyor. Dilin aracı ise sözcüklerdir. Çünkü sözcükler kavramların taşıyıcısıdır. Kavramlar netlikle kullanılamazsa “kavram kargaşası” doğar. Kavram kargaşası oluştuğunda da hemen her kavram, kavramı kullananın ideolojisine, beklentilerine ve hedeflerine uyan bir anlamda kullanılır. Artık kavramlar, düşünmenin, öğrenmenin aracı değil, birilerinin çıkarları için kullandıkları araçlara dönüşür. Oysa “muhafazakarlık” Batıdaki adlarında “Muhafazakar” sıfatı bulunan partiler, bu kavramı, tutuculuk, gericilik, eskiye, asr-ı saadete özlem anlamında değil, ulusun değerlerini korumak anlamında kullanıyorlar.
Ulusların değerleri denebilir ki hemen her ulusta benzer öğelerdir. Ulus, devlet, vatan, insan hakları, özgürlükler ve adalet… Muhafazakar olmadığını düşünenlerden bile olsa bu değerlere hayır diyen birisi çıkar mı toplumumuzda?
Türkiye’de yaşayan insanlar muhafazakârdır.
Ne yazık ki bizim muhafazakârlarımız, ulusal değerleri korumaktan öte bir zihniyetle insanımızı yani toplumumuzu 21. Yüzyılda, yedinci yüz yıl değerleri ile yaşamayı, toplumu da bu değerlerle yaşatmayı dilemekte, bunun için çalışmaktadırlar.
Renklendirelim:
Bir adam, bir arabaya binmiş, yol uzunmuş, kaptanla söyleşiye koyulmuş: Peygamber efendimizin zamanında diye başlamış anlatmaya. Bir iki sabreden kaptan dayanamamış, arabayı sağ çekip “İn arabamdan!” demiş. “Neden ineceğim, paranı ödeyeceğim” diyen yolcuya kaptan, -İn, git,deveye bin, onunla git gideceğin yere, demiş. İnsanların inançlarına saygı ile onları çağ dışı yaşama itelemek karıştırılmamalıdır.
Bu çağda insanlara on dört asır öncesinin değerlerini, dayatamazsınız. Dayatmak zaten realist bir tavır olmaz. Bu tür talep ve politikaların muhafazakârlıkla ilgisi yoktur.
Ya gericilik?
Gericiliği, dinciliğin politik adıdır diye tanımlayabiliriz.
Çağımızın akıl, bilim ve teknoloji ile biçimlenen yaşamını reddederek ülkede şeriat düzeni kurmayı, laikliği anayasadan çıkararak yeniden halifeliği getirmeyi, anayasayı kaldırarak ülkeyi dini esaslarla yönetmeyi amaçlayan bu siyasi adlandırma da galiba çağ dışıdır ve savunucuları ne kadar güçlü olsalar da ne kadar tekkelerde, zaviyelerde, cemaat örgütlenmesi içinde olsalar da global dünyada var olma şansları yoktur; sadece, bir süre laik ve demokratik yaşamı savunanların huzurunu bozarlar o kadar. Öyle görülüyor ki kendilerine yaşam alanı bulduğunu sanan bu çevreler, yakında kendi yaşam alanlarına çekilecek; hayat da doğal ve çağa uygun akışını sürdürecektir...
A. Ümit Aloğlu, 11.08.2022, Kuzucubelen