Sevgili Ü…
Sevgili Dildarım,
Gönlümün Hükümdarı,
Ruhumun Mühürdarı,
Bu mektup biraz “ukala” olacak, bağışla ya da hiç okuma, sil gitsin.
Bu mektupta sana Dağıstanlı, yani bir Avar şairinden söz edeceğim.
Ama öncesinde söyleyeceklerim var ki işte bunlar yüzünden devam etmeyebilirsin yazacaklarımı okumaya; sıkılmak istemeyebilir, mektubun sonuna aldığım şiirlere atlayabilirsin.
Onlara gelmeden sana birkaç cümle ile Dağıstanlılardan ve onların kullandığı dilden, Avar dilinden söz etmek istiyorum.
Avarlar Türk kökenli bir halk. Avarca da Ural-Altay dil ailesinin mini minnacık, toplamı 500.000 kişinin kullandığı bir dil.
Dünyamızda dilbilimcilerin dediklerine göre 7111 dil var. Ancak dünya popülasyonunun yarısından fazlası 23 dili kullanıyor. Ancak canlı denebilecek dil sayısı dört binin üzerinde. Bu dillere “canlı dil” deniyor. Diğerleri ölüm döşeğinde. Ortalama her 14 günde bir bunlardan birini konuşan son kişi ölüyor. Avar dili çok az insan tarafından konuşulsa da canlı bir dil; çünkü Hamzat Tsadasa (Resul Hamzatov’un babası) ve Resul Hamzatov gibi şairleri var.
Bu iki şair dillerini çok seviyorlar. Hamzat Tsadasa bir ödül için Kremline çağrılıyor. Kendisine verilen nişanı alıp köyüne döndüğünde arkadaşları, sevincini paylaşmak istiyorlar. O diyor ki “Törende Kalinin benim adımı Rusların söylediği gibi değil, Avarca, yani bizim söylediğimiz gibi söyledi.” Arkadaşları memnun gülümsüyorlar. “Baksanıza diyor Hamzat, şimdi siz bile sevindiniz, Kremlinde, bir törende Kalinin tarafından adınızın Avarca ile söylenmesi öyle sevindiriyor ki insan! Ben sevincimden nişanın sevincini unuttum.”
Hamzatov da babası gibi dilini çok seven bir öğretmen. Bizim gibi bir ortaokul öğretmeni. Birkaç yıl öğretmenlikten sonra Gorki üniversitesine kaydoluyor; şiirleriyle de ünlü olunca önü açılıyor, ilerliyor, şiirleri bir çok dile çevriliyor vs vs.
Bunlar değil, şairliği ilgilendiriyor beni. Ben onun adını, Cumhuriyet gazetesinde Oktay Akbal’ın “Evet-Hayır” köşesindeki bir yazısında okudum.(1968) Oktay Akbal, Hamzatov’u Taşkent’deki bir toplantıda dinlemiş. Şair orada, gülümseyen bir yüzle şu kısa şiirini okumuş:
Sana âşık bin kişi varsa
Onlardan biri benim
Yüz kişiyse âşıkların
Onlardan biri benim.
On kişi âşıksa sana
Biri mutlaka benim.
Tek bir âşığın varsa
Unutma o zaten benim.
Sana âşık kimse yoksa
Ey güzel,
Git ve dağlarda mezarımı ara
O yıl Cumhuriyet Dergi’de şöyle söz ediliyordu Hamzatov’dan: ”Hamzatov’un şiirleri gerek kendi halkı gerek öteki halklarla çok kolay bir ilişki kurmuş ve ünlenmiştir. Yepyeni bir sesi vardır bu şiirlerin. O salt Avar halkının değil, bütün halkların ozanıdır.” Bu bütün halkların sevimli ozanı, çoğu kısa ama insanı sarıp sarmalayan şiirler yazdı. Onu dilimize Mazlum Beyhan çevirdi: “Benim Dağıstanım” Şu dizelerini okuduğumda, insana verdiği değere hayran olmuştum:
“Ne bilge olarak ün saldı
Ne bir kahramandı
Ama eğil önünde
O bir insandı”
Hamzatov’un başka kitapları çevrildi mi dilimize, bilmiyorum; ama dergilerde şiirlerine rastlanıyor. Avarca yazılmış (başka dilde bir dize bile yazmamış) sanırım 11 kitabı var.
Seni yine çok yordum .
Daha fazla yormayayım. Hemen şiirlere dönelim:
Karısı İçin Bir Şiir Yazdı Ozan
Karısı için bir şiir yazdı ozan:
“Işığımsın benim, yıldızım, şafağımsın,
Yanımdaysan, her şey güzel, doyumsuz,
Yok musun, her şey acı, tatsız! ”
Tam bu sırada karısı -yıldızı ve ışığı-
Gülümseyerek gelip kapıda durdu
“Yine mi sen? ” diye bağırdı ozan,
“Çalışıyorum, Tanrı aşkına git başımdan! ”
Sana İlişkin
Sana ilişkin her düşüncem
Bir dize olabilseydi koca bir şiirden
Hiçbir aşk kitabı
Daha büyük olmazdı benim bu kitabımdan
Ama şimdilik pek ince bu kitap
Çünkü üzerinde pek çalışamıyorum
Seninle geçirebileceğim saatleri
Şiire harcamaya kıyamıyorum.
NE DELİYİM
Ne deliyim ne körüm
Ne sağırım ne sayrı
Mutluyum kısacası
Ve hiçbir şey istediğim yok
Senden felek
Ama yine de
Ucuz olsun ekmek
Ve pahalı olsun insan hayatı
ALINLIKLAR'DAN
KADEH ÜZERİ YAZILARI
Doldurup kadehi krallar gibi içiyorsun ama
Kimin kral olduğu belli değil daha
MEZARTAŞI YAZILARI
Bahtsızım diye sızlanma, ey yaşayan
Senden daha kara bahtlı burada yatan
HANÇER ÜZERİ YAZILARI
Güneşin altında yüz yıl kalsa da
Asla kurumaz üstündeki kan, asla!
NE VARSA
Ne varsa güzel olan insanoğlunda
Gençlikmiş sözde, öyle diyorlar
Yürekteki ateş, kavgadaki inat
Çok sürmez, yiter gidermiş, geçtikçe yıllar.
Kalmazmış bu atılganlıklar yaşlandığımızda
Yorulurmuşuz yollardan, bin bir kaygıdan
Bir kayıtsızlıktır gelir çökermiş
Bir ağırbaşlılık, bir tevekkül -düşman başına!
Ne ün, ne onur, ne bir şeyden incinme
Hiçbir şey fark etmezmiş, öyle diyorlar
Ayırmadan hatta dostu düşmandan
Çağırırmışız kimi olsa meclisimize
Böyle olacaksa eğer birgün halimiz
Böyle örülecekse eğer hayatın ağı
Varsın bugünden olsun her ne olacaksa
Atıvereyim de kendimi yardan aşağı.
Dilerim Resul Hamzatov’u beğenmişsindir.
Sol gözüm isyanlarda; çeşmesi açıldı, akıyor. Sanırım beni bilgisayarın karşısında bu kadar yormamalısın diyor..
Sana iyi geceler diliyorum.
Hoşça kal,
Sevgimde kal,
Şiirde kal,
Şiir kal.
A.Ümit Aloğlu, 08.09.2023, Kuzucubelen.