Bugün bir TBMM'miz var.
22 Nisan 1920'de bir TBMM yoktu.
Son Osmanlı mebusanı İstanbul'un işgali ile(13 Kasım 1918) fiilen yok olmuştu, mebusların hali perişandı. Şu ya da bu devletin himayesini isteyen mi ararsınız, padişahı kurtarmanın çarelerini arayan mı? Mustafa Kemal'in 19 Mart 1920 tarihli bildirisi ile teşekkül edecek millet meclisi için seçimler yapılması çağrısına uyarak seçilmeye çalışan mı ararsınız, Mustafa Kemal'in bu çağrısını doğru bulmayan mı? Sonuçta Mustafa Kemal Paşa, meclisin toplanacağı yeri ve tarihini 21 Nisan'da bir genelgeyle ulusa duyurmuş, vekillerin 23 Nisan günü toplanmak üzere Ankara'ya gelmelerini istemişti; TBMM ilk o gün toplanmıştı.
Bu tarihi olayı bilmeyenimiz yoktur.
Ayrıntılarda boğulmayalım. Ana soru şu:
TBMM'nin kurulması, niçin önemliydi?
Bu soru, doğrudan "milleti kim idare edecektir?" sorusuyla ilişkilidir.
Padişahlık döneminin fiilen bittiği günlerde millet temsilcileri, ülkeyi yönetme biçimini ve yönetecek olanları bu mecliste belirlemiştir.
Bu meclisin fevkalade demokratik bir temsiliyet gücü vardır.
Bu meclis, başımızda bir padişah olsun, padişahımızı biz seçelim dememiş, ulusal egemenliği kendi eline almıştır.
Ulusal egemenlik, ulusu oluşturan insanların oluşturduğu maddi ve manevi birikimi yaşatmak için kullanacağı erktir.
Demokrasilerdeki seçmenin de seçilmenin de nedeni ulusal egemenliğin tecellisi, yani bu erkin kullanılması biçimidir.
Çünkü halkın temsilcilerinin oluşturduğu meclisin görevi, salt yasa yapmak değildir; yaptığı yasaların hangi ölçülerde ve nasıl uygulandığını denetlemek de onun hakkı, sorumluluğu ve görevidir. Zaten ulusal egemenliğin tecelli etmesi bu görevin yapılması ve denetlenmesi ile mümkündür.
Ulusal Egemenliği oluşturan beş kaynak vardır: 1- Ülkenin nüfusu, 2-Ekonomik gücü (doğal kaynaklar, sermaye, üretim), 3- Beyin gücü, 4- Bilim gücü (eğitim düzeyi, ikültürel, bilimsel ve teknolojik birikim), 5- Sosyal değerler.
Yönetimler, bu gücün iradesine göre oluşur. İrade ise, bilim verileri, kamuoyu yoklamaları, halkla bir araya gelme, kaynaşma, halk örgütleri ve nihayet seçim ve referandum yoluyla ortaya çıkar. Ortaya çıkan bu iradenin temel özelliği, gerçekleşmek isteğidir.
Ulusun iradesini gerçekleştirecek olan orun, ulusun en yetkin örgütü olan devlettir. Devlet, ulusun arzu ve eğilimlerini /ulusal egemenliği "kamu hizmeti" olarak hayata geçirir.
Eğer bir ülkede halkın bu gücü (iradesi/ egemenliği) halkın seçtiği meclisin elinden alınırsa, ulusal egemenlik/ulusal irade yerine kişi iradesi- kişi egemenliği etkin hale gelmiş olur. Böyle bir durumda ulusal egemenlikten de demokrasiden de söz edilemez.
Biz 97 yıldır 23 Nisanı bu nedenle kutlarız.
Devam edeceğiz.
Ahmet Ümit Aloğlu