CHP Genel Başkanı kadersiz bir politikacı. Partiye Genel Başkan olduğunda, bile isteye hantallaştırılmış bir örgüt buldu önünde. Örgüt, hala da hantal. Kendisi de Genel Başkan olarak canlı kanlı, koşan, çalışan bir örgüt üretemedi.
Seçim kazandı, kazandığı seçimi , rakipleri yenilgi gibi gösterdi, örgütü ve kadroları ne gerçeği savunabildi ne de halka olup biteni anlatabildi. Bugün bile herhangi bir seçmene, fanatik bir partili değilse, sorulsun, partisinin en çok on millet vekilinin adını söyleyebilir; çünkü çalışan, kamuoyu önüne çıkan vekil sayısı daha fazla değil.
Biraz açalım: CHP devlet kurucusuydu, uzun yıllar CHP içinde bir yerlere gelmek, başarılı olmak ekmeğe, mevkie, itibara, paraya ulaşmak demekti. Partililer, bu oruna ulaşmak için birbirinin ayağına çelme takmak zorunda kalıyordu. Bu alışkanlığa dönüştü, partililer muhalefette de aynı alışkanlığı sürdürdü. Genel Başkanlardan biri (haydi adını koyalım) Deniz Baykal, parti örgütünü çalıştırmak yerine hantallaştırmayı, kıpırdamaz hale getirmeyi, iktidar yerine muhalefette kalmayı yeğleyen politikalar izlemeyi seçti. Bu hantal örgütle siyaset yapmak gerçekten bir kadersizlikti; Kılıçdaroğlu, örgütü ne değiştirilebiliyor, ne de revize edilebiliyordu. Her teşebbüs, yeni bir çalkalanmaya, yeni muhalifler üretmeye neden oluyor,, yeni kopmaları getiriyordu. Kadersizlik değilse bu nedir? Partinin başına geçmesinden sonra, daha üç aylık genel başkanken sandık geldi önüne. Başarısız oldu ama beş yıl sonraki seçimde iktidar partisini yendi. Fakat deneyimli politikacılar, yasaları ve demokrasi geleneğini çiğneyerek seçimi yenileme kararı aldılar; o günlerde ülke kan gölüne döndü, seçimi iktidar partisi kazandı. Başarılı Kılıçdaroğlu, başarısız duruma düşürüldü. O kadar ki yapabileceği bir şey kalmamıştı, o ortamda… Kadersizlik bu kadar olur.
CHP ve partisi kendisini Sosyal Demokrat terimiyle niteliyor. Ne yazık ki parti, Sosyal Demokratlarla değil, sağcı, dinci, liberal- kapitalist, milliyetçi partilerle çalışıyor. Bu, insanlık tarihinde insanoğlunun yaşadığı en büyük siyasi işkence ve altından kalkılamaz bir siyasi mücadeledir. Kadersizliğin bu kadarına pes doğrusu. Bütün bunları neden yaşadı/yaşıyor bu politikacı? Bu sorunun cevabı, oligarşinin, Türk sağının ve kapitalizmin çizdiği, insanları koşullandırdığı zihni iklimi anlamakta saklıdır. Adam sağa yanaştı, bir santim ilerleyemedi, hatta geriledi. Adam ulusalcı terimlerle siyaset yaptı, bir santim ilerleyemedi, hatta geriledi. Adam, etnik kimlik ve din üzerinden siyaset yapmamak gerektiğini savundu, kendisini dinleyen olmadı. Neden? Bütün bu alanları dolduran partiler ve partililer vardı. Asılları varken arayış içindeki birine kim itibar eder; kimse itibar etmedi zaten. Öyle görülüyor ki şimdilerde buldu yolunu: Sosyal Demokrat olabilir ve örgütünü harekete geçirip bunu seçmene anlatabilirse kötü kaderi yenecek, başarıya ulaşacaktır. Haydi hayırlısı!
A.Ümit Aloğlu, 13.10.2022,Kuzucubelen