Uluslaşmak, insanoğlunun ileri aşamalarından biridir. Siyasi yelpazede, insanlığın ilerleyişinde bulunulan noktadan bir üst düzeye ulaşmışlığı ifade eder. Her ileri adım gibi, adımı atabilmenin koşulları vardır; adımı atacakların bir kültürel düzeye ulaşmış olmalarını, bir siyaset bilinci kazanmış olmalarını gerektirir.
Ulus tanımını baz alacak olursak dil bilinci, vatan ve tarih bilinci, belki biraz inanç birliği; hatta dil, vatan, ulus sevgisi gerektirir.
Bu ölçütlerden yola çıkarak sorabiliriz:
Afgan halkı “uluslaşma” sürecini tamamlayabilir mi?
Uzaktan gördüğümüz kadarıyla “Başaramaz!”; çünkü:
Afgan halkı farklı ırklardan oluşmakta, farklı diller kullanmaktadır. Bu halkın ulus bilinci, kabilesi ile sınırlıdır. Vatan ise kabile halkının yaşadığı topraklardan ibarettir.
Bu inanların eğitim düzeyi, bilinç düzeyi uluslaşmayı başarmaya yetecek gibi görünmemektedir. Dahası etnisitenin inanç düzeyi, temelde aynı peygambere, aynı kitaba bağlı olsalar bile farklı biatları, farklı tapınma anlayışını, farklı merkezlere bağlılığı, farklı hedefleri yeğlemektedir. Örneğin her ikisi de İslam Emirliğini amaçlayan Taliban ile Horasan K (IŞİD’in Horasan Kolu) birbirlerini Müslüman saymayacak kadar uç noktalara kaymaktadır.
Afgan Halkının Uluslaşma aşamasında olduğunu söylemek eğiliminde olanlar da var.
Çünkü:
Taliban, diğer etnik guruplar daha spesifik anlayışlar sergileseler, daha dar çerçeveler içinde kalmak isteseler de ülkeye egemen olmak, kendi kabilesini egemen kılmak, ülkeyi ve devleti yönetmek istemektedir. Bu amaç uğruna yıllardır savaşmakta, adım adım Dünyaya entegre olmaya, en azından uygar dünyanın değerlerinden bazılarını benimser görünmeye çalışmaktadır. (Yönetici kadroları, militanlarını henüz kontrol edemese, bu sergerde bireyler uygar dünyanın kabul edemeyeceği davranışlar sergilese, siyasi hatalar yapsa da…)
Uzaktan göründüğü kadarıyla Taliban, ülkenin en kalabalık kabilesi Peştu’nun devleti yönetme hakkına sahip olduğu ön kabulü ile geçmişte, “hanlar” döneminde oldukça dişe dokunur hale getirilmiş olan kurumları ve bu kurumlarda yetişmiş kadroları elinde bulundurmaktadır.
Ülkede eğitimin, laik anlayışta olmasa bile deneysel bilimleri önceler bir anlayışla olmasını sağlayabilirse uluslaşma konusunda başarılı olabilir.
***
Afgan halklarının uluslaşması birçok dileğe ve birçok koşula bağlı olsa da tarihin ileriye, iyiye doğruya ve güzele doğru olan akışını tersine çeviremeyeceğimize göre, Taliban’ın ülkenin akıl almaz zenginliklerinin verdiği olanakları da kullanarak uluslaşmayı gerçekleştirmesi, uygar dünyanın isteyebileceği durumdur. Ne var ki biz, Neo-liberal emperyalist kapitalizmin bilindik oyunlarını oynayacağını, Afganistan halkını karanlığa boğup elindeki zengin maden yataklarını, ziynet taşlarını, petrolünü ve elbette afyon üretimini sömürmeye devam edeceğini, içimiz yanarak düşünüyoruz. Bunun uluslaşmak açısından anlamı şudur:
Afganistan halkı uluslaşma sürecindedir; ancak başarması bir “Afganata” yetiştirmesine bağlıdır. Değilse emperyal güçlerin sömürgesi - oyuncağı olarak yaşamaya, kabileler olarak karşılıklı “Allahuekber!” nidalarıyla birbirlerini öldürmeye devam edecekler.
A.Ümit Aloğlu
4 Eylül 2021