Beni ağlatan olayları yazdım, sağ olun, okudunuz. İncelik gösterip yorumlar da yaptınız.
Bir yürek acısını, eğitimin ağlanacak durumunu sakladım o kısa ağıtta.
Aslında eğitimimiz, ağlanası değil feryat edilesi, isyan edilesi bir durumdadır.
Hiç düşündünüz mü, bir kuşak iki yıl, evet iki koca eğitim yılı eğitim/ öğretimden mahrum kaldı. Bir kuşak, iki eğitim yılını kaybetti. Ne demek bu, düşündünüz mü?
“Eğitimdir ki bir milleti ya özgür bağımsız şanlı yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder” diyen, kan ve ateş ortamında eğitim kurultayı toplayan; gerçek kurtuluşun, kalkınmanın trampleninin eğitilmiş insan olduğunu bilen O dâhiye bu durumu anlatsak ne derdi bize? Nasıl tanımlardı halimizi?
***
Açık söylüyorum, Türkiye kapitalistleri de siyasi kadroları da kendi konumlarının ve geleceklerinin farkında değiller. Siyasiler, eğitilmemiş insan daha kolay yönetilir zannıyla davranırken kapitalistlerimiz vasıfsız işçiye daha az ücret veririz kolaycılığı ile düşünüyor.
Yazık!
Ey eğitim bakanı, ey bütün devletin başkanı, sizlere söylüyorum: Kaybettiğimiz iki yılı telafi edecek ciddi, evet çok ciddi planlar yapmalı, programlar üretmeli; kaybedilenleri kazanmanın bir yolunu bulmalısınız!
Unutmayın, dünyamızda pandemi dolayısı ile okulları kapalı iki zavallı ülkeden biriyiz. Dünya evlatlarını geleceğe hazırlarken biz, okullarımızı kapattık, yavrularımıza akıllara sığmaz ölçüde zaman kaybettirdik. Kaybedilen zaman salt yavrularımızın değil, ulusumuzun, bu sürekli yarış halindeki insanlık karşısında çaresiz kalan halkımızın zamanıydı, geri kazanmak gerek. Bilmenizi istiyorum: İnsanlığın içinde bulunduğu bilim, teknoloj, uygarlık yarışında var olacaksak; yani geleceğimiz için başka çareniz/çaremiz yoktur.
A. Ümit Aloğlu