“Devletlerin itibarı binalarının ihtişamı ile ölçülmez. Demokrasisi, özgürlüklere, insan haklarına, hukuka, adalete saygısı, yurttaşlarının refah düzeyi ile ölçülür” (Mustafa Akıncı KKC eski cumhurbaşkanı)
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Kıbrıs gezisine farklı bir pencereden bakmak istiyorum:
1- Kıbrıs’ı Türkiyeleştirilmek,
2- Türkiye Cumhuriyeti’nin yok edilmek istenen değerlerine bir darbe daha vurmak.
3- Kıbrıs’ın bir iç politika konusu olduğu kadar bir dış politika konusu olduğu gerçeğini umursamamak…
Bu başlıklarla söylemek isteneni açalım:
1- Ülke, bir müjde bekleme halet-i ruhiyesine sokulmuştu; gele gele Kıbrıs’a bir “saray” yaptırılacağı bilgisinin tekrarı geldi. Kıbrıs’ı izleyenler, Kıbrıslı yetkililerin, Anavatanın katkılarıyla bir saray yaptırılacağını söylediklerini bilirler. Burada dikkate değer olan, müjde sayılamayacak haberin “saray” olması.
Saray!
Saray kendine özgü bir yaşam ve o yaşam biçiminin dayattığı bir anlayış demektir.
Müjde olarak ifade edilen saray, bize iktidarımızın, Kıbrıs’ta kendi rejiminin mini örneğini yaratmak, kendi tek adam rejimini yavru vatanda da inşa etmek, bir türlü doyuramadığımız oligarklara Kıbrıs pastasını da sunmak istediğini anlatmaktadır.
2- İktidar, Kıbrıs’ın kurtuluş gününü, kurtarıcı iradeden söz etmeden kutlayarak, Kıbrıs tarihini önemsizleştirerek oradaki hükumet binasının temsil ettiği tarihi yok sayarak ve o şık yapıyı “gecekondu” diye adlandırarak ülkenin kurucu değerlerini, halkımızın benimsemiş olduğu değerleri ve devleti yaşatan kurumları, tarihi temsil eden yapı ve anlayışı, geçmiş bilincini ortadan kaldırma anlayışını oraya da taşımak isteğini düşündürmektedir.
3- Kıbrıs, coğrafi konumu kadar çevresindeki hidrokarbon yatakları nedeniyle ve demografik yapısı nedeniyle Batı Dünyasının gözünün üzerinde olduğu bir adadır. Orada verilecek müjde eminim bütün Batı dünyasınca merakla beklenmiş; eminim çok daha önceden bildikleri “saray” inşası projesi, bir müjde değeri de taşımadığı için şaşırtıcı ve gülümsetici olmuştur.
***
Özetlersek:
Acaba saray yaşamını, gösteriş merakını, tarihi inkâr anlayışını, politik körlüğü ve kurumlarla savaşı Kıbrıs’a taşımak mıdır asıl müjde?
Siz ne dersiniz?
Ahmet Ümit Aloğlu