Sevgili Ün…
Ay Işığım,
Yakamoz Pırıltılım,
Mehtabım,
Merhaba!
Halikarnas balıkçısına özenim onlarca “merhaba” yazayım mı sana?
Abartmayı seviyor muyum ben, Uzub aradan sonra böçyle üst üste şiirli mektupla yoruyor muyum seni. “Yine başladı, susturamam da artık” gibi duygular geçiyor mu içinden? Öyleyse devrimci tavır takın, yık duygularımın coşkusunu. Ama bu gün, şiirimizin, devrimci şairlerinden birinden söz edeceğim sana. Adını duymuş olacağından belki de on kitabından bir ikisini okumuş olacağından eminim. . Metin Demiirtaş’ta söz ediyorum.
Sevgili Ün…,
Metin birkaç yaş bizden büyük olsa da bizim kuşağın şairlerindendir. Bildiğin gibi bizim kuşak çok şair yetiştirdi: Ataol, Kardeşi Nihat Behram, Haluk Aker, Özkan Mert, Sezai Karakoç, İsmet Özel, hemen bizim kuşağın arkasından gelenler, Ahmet Telli, Şükrü Erbaş, Gülten Akın … Bir de benim fikir dünyalarını beğenmeğim dünya görüşü olarak sağda kalmış, bu nedenle evrensel insana ulaşamasalar da kendilerine özgü lirizmi, ses ve imge örgüsü olanlar var ki Sezai Karakoç, Abdurrrahim Karakoç (Aynı soyadı taşıyan bu iki şairimizin bir akrabalığı yoktur, rastlantı …), Soldan sağa geçmiş İsmet Özel gibileri de sayarsak sayı onları yirmileri geçer. Eh nihayet bir ara ulusun bütününü şair olduğunu söyleyenler var.
Konuyu dağıtmadan sözü derli toplu söylemeyi/yazmayı beceremediğimi bildiğini sanıyorum. Sadede geleyim:
Metin demirtaş, bir torna teknisyenidir. (Antalya Erkek Sanat Enstitüsü, Torna Tesviye Bölümü'nden sonra Ankara Akşam Teknikerlik Okulu Makine Bölümünü bitirmiş. Ankara Etlik'te, Ana Tamir Fabrikası'nda tornacı olarak çalışma yaşamına başlamış. Hayatının son döneminde de bir hastalıktan dolayı ayağı kesilince doğduğu topraklara, Antalya’ya dönmüş, orada da atölyeler açmış…) İşçi olmaktan gurur duyanlardandır.
Yaşamı boyunca şiirden kopmamış, hatırı sayılır bütün dergilerde şiirleri yayımlanmış, uluslar arası şiir sempozyumlarına, panayırlarına katılmış, ülkemiz şairlerini temsil etmiştir: ( Struga'da her yıl gerçekleştirilen Struga Şiir Akşamları Şenliği'nde Hasan İzzet Dinamo, Arif Damar'la birlikte Türkiye'yi temsil etti. Avustralya Kültür Bakanlığı ve Sidney Türk Halkevi'nin çağrılısı olarak, Nazım'ın 25. Ölüm Yıldönümü Anma Etkinliklerine katıldı. Sydney ve Melbourne'de Nazım'ın son eşi Vera ve Abazha yazar Fazıl İskender ile değişik toplantılarda Nazım ve şiiri üstüne konuşmalar yaptı.)
Şiirleri değişik dillere çevrildi.
Kitaplarını saymayayım, yine okunmayacak kadar uzadı bu taktim. Hemen şiirlerini sunayım, sabrının sonuna gelmeden:
KIZ VE KİRAZ
Kiraz ağacındaki kız
Seker daldan dala
Kiraz devşirir
Dere boyunda ince ılgın
Salınır sağa sola
Savrulur etekleri
Sallanır iki yana
Kiraz moru memeleri
Açılır kapanır
Öpülse eriyip ağızda kalır
Kiraz çürüğü dudakları
Bir şarkıdır söylediği
Mavi bir sevda şarkısı
Hayır mavi değil
Ela bir şarkıdır söylediği
Kız basar
Dal ırgalanır
Yel eser kirazlar.
Yelde kız ve kiraz kokusu
Kız değil bre bu
Yürek üzgüsü
CHE GUEVERA
Bizim de dağlarımız vardır Che Guevera
Bakma şimdi durgunsa, bir şahan gibi duruyorsa
Yorgundur, savaşlar görmüştür, çeteciler barındırmıştır
Yani satılmış değillerdir hiç tüfek patlamıyorsa
Alaçamın, mor meşenin ardına silah çatıp yatmağa
Bizim de dağlarımız vardır Che Guevera
Bizim de halkımız vardır Che Guevera
Unutulmuş uzak tarlalar yalazında
Sazıyla, türküleriyle kardeşliğe vurgun
Bütün ulusların halkları gibi
Ve yalnız büyük fırtınalarla kımıldayan
Bizim de halkımız vardır Che Guevera
Bizim de ozanlarımız vardır Che Guevera
Sağ çıkmış güneşsiz taş odalardan
Yüreğiyle barışa, sevgiye yönelmiş
Çelik öfke bir yanı, bir yanı uysal mavi
Eğilmeden dimdik geçmiş demir kapılardan
Bizim de yiğit insanlarımız vardır Che Guevera
Bizim de delikanlılarımız vardır Che Guevera
Yokluklardan biyol kopup gelmiş
Üç zeytin, az ekmek üniversitelerde
Su gibi kızlar çarpar önce, alkol vurur
Öfkeli dolanırlar caddelerde
Ve başkaldırırlar akılları suya erende
Çünkü Vietnam hepimizin Vietnam'ı
Kongo hepimizin Kongo'su
Bir kere özsu yürümüştür dallara
Patlayacaktır ağır sancılarla karanlıklar
Varmak için o güzel yarınlara
Bizim de dağlarımız vardır Che Guevera
MEKTUPLAR ALIRIM
Mektuplar alırım
Allı-karalı
Üstünde görülmüştür
Yiyecek alınmaz damgaları
Açarım
Birden, kuş ve şiir sürüleri
Havalanır içinden.
Kimi kanadı kırma
Düşe kalka
Kimi zıpkın gibi
Yetkin ve güzel!
Tutmaz çocuğun ayakları
Yaralıdır her bir yanları
Dar geçitlerden geçmişler
Acıları aşıp gelmişlerdir
Yeşile, güneşe hasret
Bir yürek çarpar
Her zarf içinde
Okurum
İçim daralır
Bakamam göğe, utanırım
Alır mektuplarımı
Havalandırmaya çıkarım
Dışarıda deli bir lodos
Esrik bir sonbahar
Aylardan aralık
Adrasan üstünde mor bulutlar
Tahtalı'da kar vardır
Yasemin kokar ortalık
Dostlar ki gurbette
Dostlar ki hapistedir
Mektuplarıyla yetinirim artık
YENİ GELİN
Geldim, konuk oldum evine
Çardak altı serin
Avlun yeni süpürülü, ıslak
Nane kokar
Yeşil soğan, sarmısak
Pencerende saksılar
Penceren kıraçlara bakar
Elinle mi diktin?
Sabah sefaları, gülhatmiler
Böyle güzel kokar...
Sedirde sıra sıra
Çağla çiçeği yastıklar
Üstünde pembe güller
Ve kuş sürüleri
İpekle mi işledin?
Böyle canlı ve serin
Seslensem uçacak
Koklasam solacaklar...
Yerde bir kilim
Kilimde huzur
Bağdaş kurmuş oturur
Sevdayla mı dokudun?
Böyle renk renk
Nakış nakış
Desen dere olup akacak
Sevda türkü olup tütecek...
Testide su
Tepsiyle üzüm getirdin
Üzümle bir olmuş
Taze kına kokar ellerin
Ekmeğini yeyip, suyunu içtik
Mutluca kal, yüzü güleç gelin
Sevgili,
Yordumsa seni, bağışla beni.
Bugünlük de bu kadar; hoşça kal,
Sevgimde kal,.
Şiirde kal,
Şiir kal.
A. Ümit Aloğlu, 05. 09.2023, Kuzucubelen.