Çevrecilik.
Yeşil hareket.
Sözcük sonuna bir "-izm" aldığına göre bir "logos" (bilim) anlamı da içeriyor demektir.
Ekolojizmi, tüm varlıkların kendi doğal çevresinde yaşaması, o çevre içinde ele alınması gerektiği düşüncesi etrafında biçimlenen/ organize olan fikri yapılanma/düşünce sistemi olarak tanımlayabiliriz.
Belli bir çevrede yaşayan canlıların ve onlarla etkileşim halindeki cansızların oluşturduğu bütüne ekosistem adı verildiğini biliyoruz.
Tüm ekosistemlerin bir arada oluşturdukları katmana, yani yaşam küresine de "biyosfer" diyoruz.
Çevre merkezliliğinin radikal bir biçimi, tüm ekosistemlerin karşılıklı bağımlılık içinde olduğunu, dolayısı ile insanın diğer türlerden üstün olmadığını ileri süren ekoloji anlayışına ise "derin ekoloji" yaklaşımı diyoruz.
"Derin ekoloji"stler, yerin ve göklerin, dünyadaki diğer bütün varlıkların insan için yaratıldığı anlayışının aksine, insanın diğer varlıkları desteklemek üzere var olduğuna inanırlar ki bu, evrenin bütüncül bir yapı içinde olduğunu kabul etmektir.
Halkımızın, insanı, "eşref- mahlukat" olarak kabul ettiği gerçeğinden yola çıkarsak varacağımız nokta, binlerle yıldır doğanın içinde olmaktan, doğa ile yaşamaktan hoşlanan insanlar olduğumuz halde bugün vardığımız ve/veya getirildiğimiz yer bakımından ekolojistlerle çatışacağımız gerçeğidir; çünkü giderek endüstriyalistleşen toplumumuz, ekolojik sisteme ters düşmekte, bu da bizi çevrecililikle ve çevrecilerle karşı karşıya getirmektedir.
Ekolojist anlayış, sağ ve sol dünya görüşlerinin ikisini de yani kapitalist ve sosyalist toplum biçimlerini kitlesel üretim, gelişkin iş bölümü ve sınırsız büyüme idealine dayalı toplum modelleri olarak endüstriyalist oldukları için reddeder. Onlara göre endüstriyalizm denen yaklaşım, sınırsız büyüme amacına uygun olarak doğal kaynakların giderek daha yüksek oranlarda tüketilmesine yol açmaktadır. Dolayısı ile Dünya giderek yaşanamaz hale gelmekte, bu nedenle de insan merkezli dünya görüşleri kendileriyle de çelişmektedir.
Her ekolojist, insan merkezli bir dünya yerine insanı, doğanın bir parçası olarak gören çevre merkezli bir anlayışın, yaşamın temel felsefesi olması gerektiği savındadır.
Ekolojizmi, sadece insan ve doğa ilişkilerinin yeniden düzenlenmesi ile sınırlı görmek de yetersiz bir yaklaşımdır; elbette ekolojik bakış toplumsal sonuçlar doğuracak, yeni toplum düzenlemeleri yapılmasını gerekli kılacaktır. Bunlar da refah toplumu, savaş ve silahlanma karşıtlığı, ayrımcılık uygulamalarının eleştirisi ve insan halkları konularında insanlığın geleceği için olumlu yaklaşımlar olacaktır.
Yeşiller partisi dediğimiz partiler bu anlayışın doğurduğu siyasi örgütlenmelerdir.
Belki de insanlığın geleceği ekolojizmin yaygınlaşmasında ya da endüstriyalizmle ekolojizmin ortak paydasının bulunmasındadır.
Ahmet Ümit Aloğlu