Emre Kongar diyor ki:
“Demokrasi cephesine kim gelirse gelsin, hoş gelir!
İster “İkinci Cumhuriyetçi”, ister “Yetmez ama ‘Evet’çi”, ister “Ilımlı İslamcı”, ister “Aldatılmış”, isterse “Kullanışlı aptal” olsun…
Çünkü, Demokrasi, kitlesel bir destek ve eylem olmadan kurulamıyor ve kurtulamıyor!”
Hocanın dediklerine katılıyorum; ancak bir yaşanmışlığı anımsatmak istiyorum:
AKP ilk seçildiğinde, ülkede, bugünün penceresinden bakılınca ilginç bir durum vardı: Ülkede ne kadar “İkinci Cumhuriyetçi” varsa hepsi, okumuş yazmış geçinenlerin çoğu AKP’nin peşine takılmıştı.
Anayasa yapılacak değişiklikler ki tamamı Cumhurbaşkanlığının halk tarafından seçilmesini yani bugünlerde yaşadıklarımızı hazırlamak için mizansenden ibaretti, “Yetmez ama Evet”çiler o mizanseni göremediler; anayasa değişikliklerini ,ülkenin demokrasisini geliştirecek bir adım sandılar.
Bu arada basın dünyasında, akademik çevrelerde, siyasetçiler arasında çıkarcılar, hayalciler, iyi niyetliler, İslami radikal terörden korkanlar, ABD’nin Ilımlı İslam dayatmasını doğru bulanlar kısaca kullanılmaya hazır olanlar bu kuyruğa takıldılar.
Ancak, bugün bunların çoğu örneğin “İkinci Cumhuriyetçi”lerin hemen hepsi, Hoca ile sütun komşuluğu yapıyor,
“Yetmez ama Evet”çilerin hemen hepsi, aldatılmışlığını kabul ediyor.
Akademisyenlerden çoğu, çaldığı minareye kılıf hazırlıyor: Ben aynı yerdeyim; ama AKP değişti gibi kargaların güleceği bir söylem geliştirdiler.
Yani bir kullanışlılar kaldı onların yanında; ama ülke daha büyük bir hızla tek adamlığa, diktatörlüğe koşuyor. Bütün Batının diline düştük; endişeyle alay edilen ülke olduk…
Yani, Hocanın bu saydıklarının Demokrasi cephesine gelmesinin hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur.
Eğer bu gelenler, elitistlik yapıp benim işim okuyup yazmak, yorum yapmak, köşemde ahkâm kesmek, rakı masası denk gelirse vatan kurtarmak demeseler, sokağa inselerdi bir işe yarardı.
Çünkü, demokrasi, bu saydıklarınızın katılımı ile değil, sizin de açık bir biçimde dediğiniz üzere sokaktaki insanın demokrasiyi benimsemesiyle, demokrasi kuralları içinde yaşamak istemiyle; o hakkı elinden alınmak istediğinde demokrasisini savunmasıyla var olacak ve kitlelerin sahipliği ile yaşayacaktır.
Biz, halkımıza demokrasiyi anlatamadık. Ona demokrasiyi koruma refleksi kazandıramadık.
Milli iradeyi oydan ibaret saydık.
Demokrat Partinin popülist demokrasisi, Erdoğan’ın gücünü oluşturdu.
Siz benden yüz defa daha çok bilirisiniz ki Erdoğan’ın gücünü yenecek, demokrasiyi getirecek olan tek güç de o sokaktır.
Dikkat ediyor musunuz, ne MHP’nin ne de CHP’nin sokakla bağlantı kurmak diye, yani demokrasi diye, iktidara gelmek diye bir dertleri yok.
Bu nedenle faşizm giderek güçleniyor; sokakla kontak kurabilen bir kadro çıkmaz ise faşizm yıkılmayacak; hatta güçlenecektir.
Yani demokrasi, gelsin dediklerinizle değil, sokakla, halkla kurulacak ve yaşatılacaktır.
Arz ederim Hocam.
Ahmet Ümit Aloğlu