Geçen sene miydi, Sayın Erdoğan, (mealen söylüyorum) çok başarılı işler yaptıklarını fakat kültürel değişimi henüz başaramadık demişti. Tanıdığımız Erdoğan’ın, böyle bir tespit yapmış ise, düşüncesini hayata geçirmek için hemen gerekli girişimlerde bulunacağını biliriz. Doğrusu, bir iki vakfı biraz daha hareketlendirmekten öte ne yapabileceğini düşünmüş; fakat bir sonuca varamamıştım. Neler olup bittiği, Sayın Erdoğan’ın kültürel değişimden neyi kastettiği bu sene ortaya çıktı: Kültürel ilerleme/ değişim ile İslamî kurallarla yönetilen bir devleti, 2023’ün de bu devleti inşa yılı olmasını istedikleri anlaşılıyor. Nereden bu kanaate vardığımı anlatayım: Son günlerde çeşitli meslek okullarının yılsonu -mezuniyet- törenlerinde içilen andı izliyorum/ dinliyorum, sosyal medyada. Hepsi hayret edilecek kadar birbirinin aynı; özü itibariyle hemen hepsi İslami gömlek giydirilmiş milliyetçi/Türkçü/ ırkçı antlar… Biraz Geriye Gidelim Osmanlının gerileme ve çöküş döneminde “Neden geri kaldık?” sorusu çerçevesinde yapılan bir tartışma vardı. Dinci çevrelerin bu soruya verdiği cevap basitti: İslam’dan ayrıldık. Bu savın doğal devamı, İslam’a daha sıkı sarılırsak eski gücümüze ulaşırız. Bu tez kökünden yanlıştı, çünkü geri kalmışlığımızın nedeni İslam’dan uzaklaşmamız değil; emperyalist kapitalizmin kıskacında devletin dinselleşmesi ile bu dinselleşmeyi hazırlayan İmam Gazali’nin öğretisi içinde tartışmanın, muhakemenin, bilimin dışlanması yani İslam ortaçağı idi.
İslam’dan uzaklaşmışlık tezi, toplumsal bir kısırdöngü yarattı: İslam’a sarılmak gerilemeyi, gerileme İslam’a daha çok sarılmayı getirdi. Tartışmanın diğer boyutu Batı Uygarlığı, Batı Kültürü idi. Batının ulaştığı bilim ve teknoloji karşısında ezilmekten nasıl kurtulabiliriz, Batı kültürünü edinmeli miyiz? Bu sorunun cevabı da saçma sapandı. Batı kültürü bir kültür değil, Hıristiyanlığın yozlaşmış, ahlaken çöküş halidir diye yorumlanıyor, onu asla alamayacağımız öğütleniyordu. Oysa Batı uygarlığı Hıristiyanlığın değil, Aydınlanmanın ışığında insanlığın ortak gelişiminin ürünüydü. Yukarıda sözünü ettiğimiz törenler ve bu törenlerde içilen antlar bize, halen içinden çıkılamayan İslam Orta Çağını anımsattı: Müslümanlar, Dünyanın her yerinde bilimden, düşünmekten, muhakemeden, aklın egemenliğinden uzaklaştılar; temel amaç, daha çok Dinselleşmek, daha çok millileşmek, daha çok ırkçılaşmak oldu. Amaca ulaşmanın tek yolu ise daha çok kin, daha çok nefret, daha çok kutuplaşmak, bölünmek, parçalanmak, ayrışmaktır.
Böyle böyle nereye varacağız?
A. Ümit Aloğlu