Kültürü, tarihsel süreç içerisinde yaratılıp kullanılarak gelecek kuşaklara aktarılan değerlerin tümü olarak tanımlayabilir miyiz?
Sözünü ettiğimiz değerlere “toplumun duyuş, düşünüş ve sanat varlıkları” da katılmalıdır.
Düşünürler, her kültürün özgün bir değerler sistemi olduğunu, hiçbir kültürün bir diğer kültürle aynı olamayacağını söyler. Bununla yetinmeyip insanî değerlerin de her ülkede, her toplumda, her zaman aynı olamayacağını savunurlar.
Kimi düşünür de kültürün çoğul kimlikli olduğunu; mutlak bir evrenselliğe indirgenemeyeceğini, sosyalist dünya görüşüne eleştirisi bağlamında savunmuştur: Örneğin İsaiah Berlin, bir söyleşisinde,i “Evrensellik ideali, son derece çarpıtılmış olarak 18. yy’da bu ideali savunan düşünürleri çileden çıkaracak bir halde, Avrupa etkisinin ulaşmadığı bazı sapa yerlerde, besbelli hala yaşamaktadır. Örneğin Çin, Kuzey Kore, Küba gibi…” sözleriyle, belli ki sosyalizmin evrenselliği amaçlayan idealinden söz ediyor ve yıkılan güçten cesaret devşiriyor; bazı ulusların, sosyalist anlamda evrensellikle ilişkisi olmayan, tarihte yerini almış bir başka evrenselliği ideal edindiklerini unutarak: Cengiz Han’dan Yavuz’a uzanan cihangirlik özlemlerinden söz ediyorum.
***
Her özlem, her ülkü kendi kültürünü yaratır. Her birinin alt yapısında bir inanç sisteminin izlerini görürüz. Japon kültürünü Şintoizmden, Hint kültürünü Buda’dan, Ortadoğu kültürünü İslam’dan ayrı düşünemeyiz. Hıristiyan dünyası, Protestanlık doğmasaydı, Katolik bağnazlığında boğula kalırdı.
Müslümanların yarattığı kültürün ise inanç - tapınma ve nihayet dinî ön kabullerin yorumlarından ibaret olduğunu; İslam’ın, her din gibi evrensellik iddiasında bulunsa da evrenselliğe ulaşamadığını; nedeninin ise onu evrensel ve çağlar üstü kılacak verilerin inanç sahiplerince anlaşılmaması olduğu söyleyebilir miyiz? Bu tür savlar, Müslümanların, bilmedikleri bir dille tapındıkları, dinin temel kitabı Kur’an’ı anlamadıkları, anladığını sananların ciltler, kütüphaneler dolduran yorumları biraz da kullanılan dile ve halktan uzak olduğu gerçekliğine dayanır. Bu kaynaklarda İleri sürülen tezlerin temel dayanağı da kültürün dille yaratıldığı gerçekliğinden yola çıkarak Arapça’yı ululaştırmaktır. Arapça’yı ululaştırmak ise en zayıf argumanlarıdır. Çünkü Türk halkı Arapça’yı bilmez.
Bu bağlamda İslam, Türk kültürün dayanağı olsa da yaratıcısı değildir; çünkü dil olmadan kültür olmaz.
Türk kültürü, Türkler tarafından Türk dili Türkçe ile yaratılmıştır.
Ahmet Ümit Aloğlu
------------------------------------------------------
ii i Yüzyılın Sonu, Editör: Nathan Gardels, Türkiye İş Bankası Kültür yayınları içinde “Volkgeiat’in Geri Dönüşü: İyi ve Kötü Milliyetçilik. İst. 199, Sayfa 101.