İnsanoğlunun yaşamı, başladığı noktayı henüz kesin olarak bilmesek de bir ırmak gibi akıp gitmektedir, binlerle yıldır.
Bu ırmağın önüne çıkan değişik engeller, onu farklı yönlere doğru akıtsa da ırmak, gelişerek, derinleşerek, içinde farklı ve zengin mineraller saklayarak akmış; ama daima yönü denize doğru, yani daha bayındır, daha rahat ve daha mutlu bir hayata doğru olmuş...
Toplayıcı avcı ilk akrabalarımız Homo Eraktüs'ten biraz daha vahşi çizgileriyle yakın akrabamız Neandertal insana, oradan da onları tüketerek yer küreye yayılan Homo Sapiens'e geldiğimizde Dünyaya egemen olan soyumuzun aştığı aşamalara ulaşırız.
Soyumuz, Dünyaya egemen olmaya çalışırken eksik, yetersiz yanlarını icat ettiği aletlerle tamamlamış, uçamadığı için uçağı, göremediği uzaklıkları görebilmek için dürbünü, gözünün algılayamadığı küçüklükleri görebilmek için mikroskobu, ulaşamadığı hızlara ulaşmak için motorlu taşıtları, gücünün yetmediği rakiplerini öldürebilmek için ateşli silahları, karanlığı aydınlatmak için ampulü yapmıştır.
Toplayıcı- avcı yaşamdan kurtulmak için tarım devrimini gerçekleştirmiş, ilkel komünal yaşamdan köleci topluma geçmiş, köleliğin insan onuruyla bağdaşmayacağını anladığında özgürlükleri yüceltmiş, köleliği toplumsal yaşamdan kovmuştur.
Öyle görülüyor ki bugün kölelik, son kovulduğu yere, İslam toplumlarına en yakın mesafede duruyor. Eğer Dünyamız içinde bulunduğu yönetim, ekonomi ve yaşam anlayışını sürdürürse bugünün yoksulları, geleceğin köleleri olacaklar; açlıktan, kanserden ve diğer salgın hastalıklardan kurtulabilmiş ve hayatta kalabilmişlerse...
Televizyonu, bilgisayarı, akıllı telefonu bulan, Ay'la yetinmeyip gözünü güneşe diken bu akıllı Homo Sapiens,Dünayızı yönetttiğini savunan fakat geleceğini tehdit eden bu gidişatın aklına, ferasetine, yaratıcılığına yakışmadığını neden anlamıyor, bu gidişatı neden değiştirmiyor, anlayana aşkolsun.
İşte, Bay Trump, İslam'ın bir kesimine, diğer Müslümanları kırdırmak için çok öldürücü silahlar satıyor.
Dünyanın şurasında burasında küçüklü büyüklü savaşlar çıkmasını sağlıyor.
Öte yandan Çin'in homurdanan sesini duyuyoruz: Ben de varım!
Ülkem, "muhafazakar" bir zihniyet ve geçmişe bağlı bir siyaset anlayışı ile yönetiliyor. Oysa geçmişin değerleri ve metotlarıyla, zihniyeti ve siyaset anlayışı ile günümüzü yönetemezsiniz. Geleceği de biçimlendiremezsiniz; çünkü elin oğlu iki bin sene önce bunu söylemiş: Akan bir suda bir suda bir defa çimilir.
Biraz anlamına uygun yerde kullanmıyor olsak da Mevlana da söylemiş bunu:
Dünle beraber gitti cancağızım.
Ne kadar söz varsa düne ait
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.
Ahmet Ümit Aloğlu