AKP, iktidara geldiği günden bugüne kadar hep ideolojik savaş verdi. Bu savaşta AKP, dinci, şeriatçı kendi deyimleri ile muhafazakar (mutaassıp) Emevî İslam’ını temsil ederken karşıtları, Türk halkına mal olmuş Kemalist, yani laik, demokrat, bilimden yana modernist görüşü temsil ediyor.
Anımsayalım, AKP başlangıçta takiye ile yürüdü, yolunu döşedikçe ilerleyişinin nereye doğru olduğunu gizlemez oldu; ama 10 Kasımlarda Anıtkabir’i dolduran kitleler, aydın direnişleri, yüzde doksanı kendilerini kontrolünde olmasına rağmen özgür basın yürüyüşün hızını kesti. Bir ara Erdoğan bu durumdan yakındı da (Mealen) “Her alanda başarılı sonuçlara ulaştık; kültürel değişimde gerektiği kadar başarılı olamadık” dedi. Kastettiği kültürel alan, ideolojik değişimdi, Yani Atatürkçü laik ve demokratik zihniyetin yerine şeriatçi/ dinci zihniyeti ikame etmekti.
Parti bu sorunsalı çözemediği için bir çok kez Milli Eğitim Bakanı değiştirdi. Okullarda okutulacak kitapları, özel sektörcü parti oldukları halde devlet tekeline aldı. Burada da ana karakterine uygun, takiyeci davrandı; gençleri kendi ideolojisine yakın gençler olarak yetiştirmek için kitapların içeriğini (müfredatı) adım adım değiştirdi. Eğitimin kalitesini neredeyse sıfırladı. Ülkede resmi ve özel yüzlerce üniversite açtı; üniversitelerde lise düzeyinde bile eğitim verilemez oldu. Çünkü üniversite diye açılan okulların maddi yapısı da eğitim kadrosu da üniversite için yeterli düzeylerde değildi. Üstelik buralarda bile adam kayırma, yandaşları görevlendirme, hatta yolsuzluk aldı yürüdü. Kısaca bütün kurumlar gibi eğitim de çöktü. Gençlerimiz akranlarıyla yarışamaz oldu; girdikleri yarışlarda da hep başarısız duruma düştü.
Nihayet son bakan Sayın Erdoğan’ın nereye varmak istediğini anladı ve her adımını ona göre attı. Tarikatlarla anlaştı, halkı aldatacak vasıflar verdiği tarikat mensuplarını okullara soktu. Okulları merdiven altı medreselere çevirdi. Ders kitaplarının neden devletin tekeline alındığını anladı, müfredatı baştan sona değiştirdi, bilimden uzak, hurafe ile efsane ile ve AKP övgüleriyle dolu kitaplar haline getirdi.
Şimdilerde devlet okulları, özel sektör okulları gibi akıl almaz paralarla öğrenci kaydeder oldu. Özel okullar ise ancak milyonerlerin çocuklarının okuyabileceği kurumlar haline geldi.
Bu uzun girişten sonra CHP’ye bir sözüm var, yarından itibaren gerçek bilim adamlarından, eğitim emekçileri temsilcilerinden, Köy Enstitüleri gerçeğini yaşayıp hayatta olanlardan ya da bu konunun uzmanlarından oluşan büyük bir kurum oluşturmalı, Atatürk’ün savaş içindeyken yaptığı gibi bir eğitim kurultayı düzenlemeli; iktidara geldikleri gün eğitim alanında ne yapacaklarını belirlemeli ve bunu halkımıza anlatmalıdır.
Korkak bezirgan ne kar eder, ne zarar demişler. İlerici, demokrat, aydınlanmacı, bilime yatkın, bilimsel düşünebilen çağdaş, Tevfik Fikret’in yazdığı/Atatürk’ün sloganlaştırdı “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” nesilleri nasıl ve neden yetiştireceklerini ilan etmelidir.
Bence bu, ülkenin bekası için gerekli olduğu kadar partinin politik başarısı için de gereklidir; çünkü bu, bir milyondan fazla öğretmeni partinin neferi gibi çalışmaya zorlayacak, on beş milyona ulaşan eğitim çağındaki çocuklarımızı geleceğe hazırladığı gibi bunların ebeveynini de partiye yaklaştıracak, parti kadrolarına güven sağlayacaktır.
A. Ümit Aloğlu, 04 Eylül 2024, Kuzucubelen