Muhalefet, utangaç bir dille erken seçimden söz eder oldu.
Ana muhalefetin görünürdeki lideri, “Erken seçim iktidarın iradesine bağlı. Bana kalırsa hemen yarın” derken, bugünlerde “Ya seçim, ya geçim” demeye başladı.
Erken seçim olsa ne değişir?
Ülkemizde işçiler yaklaşık on beş milyon kişi.
Emekliler yaklaşık on iki milyon kişi.
Memurlar yaklaşık beş milyon kişi
İşsizler yaklaşık dört milyon kişi.
Henüz öğrenim çağında olan gençler de yaklaşık bir milyon beş yüz bin kişi.
Çiftçi ve besiciler yaklaşık üç milyon kişi.
Bunların birer eşi, annesi, babası veya etkileyebileceği komşusu, evladı olduğunu var sayarsak yaklaşık 73 milyon kişiye ulaşırız. Yani ülkedeki seçmen sayısından fazla insan. Bunların oyları belirleyecek iktidarı…
Yarın seçim olsa ülke bu ekonomik krizle boğuşurken seçimi kim kazanır?
Karl Marx’tan öğreniyoruz ki insanların siyasal davranışlarını dolayısı ile bilinçlerini sadece yaşadıkları ortam, ekonomik durum belirlememekte aynı zamanda tarihsel, kültürel birikim (din, töre, gelenekler, edebiyat, söylenceler vs.) belirlemektedir; çünkü insanların varlıklarını bilinçleri değil, aksine toplumsal varlıkları bilinçlerini belirliyor. (Karl Marx, Ekonomi Politiği Eleştirisine Katkı önsözü)
Değilse ezilen yoksul kesim, yaşadıkları sefaletin sorumlusu olan partileri neden defalarca iktidara taşısın.
Sokaklarda “hak hukuk adalet”, “Hakkımızı söke söke alırız!” gibi sloganlarla iktidarı protesto eden işçiler, memurlar, emekliler, göz göre göre yoksulluğa itilen köylüler, besiciler sandık başına gittiklerinde tarihten, gelenekten, aileden aldıkları ahlaki ve ideolojik değerlerle uyumlu bulduğu/ uyumlu olduğu algısı yaratan partiye – parti onun canına okuyor olsa da - yöneliyor; örneğin “Alnı secdeye değiyor” diye veriyor oyunu.
Öyleyse muhalefet, korkmadan bu siyasal, kültürel ve ideolojik alanı da kapsayacak bir program hazırlamalı/ iktidarla yarışını bu program üzerinden yapmalı; bilmeli ki Demirel’in formüle ettiği “kazan- iktidar” ilişkisine rağmen, kazanlar kaynamadığı halde AKP, bu ideolojik art alanın trampleniyle sürdürüyor iktidarını.
Muhalefet, unutmamalıdır ki geçen seçimde kardeşini “patatesle soğana” feda etmeyen bu halk, olası seçimde, “Kaynamayan kazana feda etmeyin kardeşinizi” denirse kendisine, toplumsal varlığının biçimlendirdiği bilinçle, yine bunlara oy verebilir…
Ve muhalefet unutmamalıdır ki ideolojik alt yapısı olamayan mücadele sabun köpüğü gibidir.
A.Ümit Aloğlu, 25 Temmuz 2024, Kuzucubelen