Selahattin Demirtaş’a 50 yıl!
50 binden fazla insanımız yaşamını kaybetti.
Hayır insanımız değil, çoğu askerlik çağındaki gencimiz! Ya bu bitesi terörde kaybettiğimiz çocuklarımız, bebelerimiz!
Ya yaralananlarımız! Yüz binden fazla…On binlerce insanımız bir uzvunu kaybetti.
Bir, kimilerine göre iki trilyon doların üstünde maddi kaybı hiç saymıyorum.
Sormak gerekmez mi, bunca yıl, bunca insan, genç, çocuk; bunca para niçin kaybedildi?
Analar niçin ağladı?
Bu insanlarımız yaşasaydı, bunca zaman kaybedilmeseydi, bunca para ülkemizin sanayileşmesi için, teknolojimizin gelişmesi için harcansaydı şimdi ekonomimiz, kalkınmışlığımız nerelerde olurdu?
Konuyu amacından uzaklaştıracak bu soruları bir yana bırakalım, daha can alıcı yönlerden bakalım soruna
Kürt halkı, Türkiye Cumhuriyeti toprakları üstünde / sınırları içinde yaşamıyor mu?
Yani bunlar cumhuriyet yurttaşları değil mi?
Bu insanlar Dünyaya gelirken kendileri mi seçiyor analarını, babalarını, ırklarını, dillerini ve de dinlerini?
Bu insanlar yurdunun düşman işgalinden önceki tüm savaşlarında ve o muhteşem Kurtuluş Savaşında Kürt olmayan yurttaşlarıyla omuz omuza değil miydi? Birlikte yaralanmadılar mı, öldürmediler mi, öldürülmediler mi?
Düşman karşısında eşittik, yoldaştık, yurttaştık, kardeştik; şimdi barışta neyi, niçin tartışıyoruz?
Uluslar, kaderlerini tayin hakkına sahiptir bile demiyorum; biz, aynı kaderin mağdurları değil miyiz, oligarkların yönetiminde?
Aynı kaderi yaşıyoruz.
Neden eşit olmayalım.
Bu sorun yurdumuz insanının sorunudur, ona başkalarının müdahalesi hiç de doğru ve güzel olmayacaktır. İşte şimdilerde o “başkalarının müdahalelerini” izliyoruz. Evet, devletimiz büyük ve güçlüdür, ulusumuz yurdu için, devleti için canı dahil her şeyini verir. Buna rağmen başkalarının müdahalesinin hayırlı olacağı konusunda kuşkularım, korkularım ver.
Son soru: İsviçre’deki uluslardan hangisi, diğerinden daha farklı? Kanada’daki Fransızlar diğer çoğunluktan daha farklı; toplum içinde ve yasalar karşısında?
Evet, bitsin bu savaş. Ben kendimi merhum kirvem Mıstık-ı İviş-i Kudo’dan üstün görmüyorum. Kirvem olmanın ötesinde bilge bir halk adamıydı, özlemle, saygıyla ve de minnetle anıyorum.
Şimdi kim beni ondan, onun hatırasından ayırabilir?
Ablamın kızı, Şeyh Said’in kardeşinin oğlu ile evlendi. Biri dr. Diğeri avukat iki canlar canı evlat yetiştirdiler bize.
Şimdi beni kim, onlardan ayırabilir?
Yaşasın halkların kardeşliği!
Ümit Aloğlu,29 Kasım 2024, Kuzucubelen.