Muhalefet, büyük bir saflıkla ya da politik üst benle erken seçimi ülke gündemine taşımaya çalışıyor.
Muhalefeti bu politikaları nedeniyle övmeli miyim, yermeli miyim, uyarmalı mıyım?
Öyle görülüyor ki muhalefet, seçim sorununa parlamenter sistem algoritmalarıyla bakıyor ve “Ben birinci partiyim, ülkeyi ben yönetmeliyim” diyor. İyi de ülkede parlamenter sistem işlemiyor ki!
Diyelim ki iktidar partileri (olası bile değil) erken seçim kararı aldılar, CHP’nin ne kadar oyu var?
Anketlere ve yerel seçimde aldıkları oya bakar diyebiliyoruz ki %38 oyu var. Ülkede yönetimi belirleyecek oy oranı nedir: %50+1. AKP’nin oyu ne kadar? Anketlere ve yerel yönetim seçimlerine bakarak söylersek % 32-33…İyi biz birinci partiyiz diye zıplayabiliriz; ancak seçim, ne %38 ile kazanılabiliyor ne % 33 ile. Seçim, %50+1 ile kazanılıyor.
AKP’nin henüz dağılmamış, Erdoğan’ın kontrolünde altı-yedi partiden oluşan bir koalisyonu var.
Muhalefetin İYİ’si yok!
Deva, Saadet ve Geleceğin %1’oranında bile oy aldığını düşünmemizi sağlayacak verilerimiz yok.
Yükseliş eğilimindeki Yeniden Refah Partisi, erinde gecinde Erdoğan’a yamanacaktır; CHP’ye değil.
İlginç bir tablo var görünürde: AKP’nin koalisyonu var, yaşıyor, CHP tek başına ve bu haliyle alabildiği oy, %50+1’e ulaşamıyor.
Bu durumda seçim, yine Erdoğan’ın olacaktır!
Hayal kurmak güzel ve ucuzdur; ancak gerçekler her zaman kıymetlidir.
Bay Özel, Bay İmamoğlu, Bay Yavaş, aman biraz dikkat! Altılı Masanın hatalarına düşmemelisiniz; birinci parti havalarına girmemeli, dünden çok fazla çalışmalısınız. i
A.Ümit Aloğlu, 02 Ağustos 2024, Kuzucubelen