Darbe girişiminden sonra insanımızda iki tavır oluştu: İyimserlik ve kötümserlik...
İyimserlik o kadar baskın hale geldi ki kötümserlerin kötümserliklerinin art alanına bile yerleşti.
Toplumumuz bakımından bu elbette iyi bir durum.
****
İyimserlik, hayalperestlikle karışarak bir iyi niyetliğe, bir demokrasi geliştiriciliğine dönüştü.
Televizyonları izliyorum, gazeteleri okuyorum,
*Ağızbirliği ile demokrasiden, demokrasimizin gelişmesinden söz ediliyor, bu yolda temennilerde bulunuluyor.
* Darbe girişiminin halkın desteğiyle bertaraf edilmesinin bir fırsata dönüştürülmesi gerektiği anlatılıyor.
Değerli kardeşim Ahmet Eroğlu'nun ironi yaparak anlattığı hayallerini facebooktaki paylaşımından , Emre Kongar Hocanın açıklayıcı, öğretici öğütlerini okudum. Aslı Aydıntaşbaş'tan Nuray Mert'e, Ahmet İnsel'den Güray Öz'e, Soner Yalçın'dan Ergin Yıldızoğlu'na; starateji uzmanlarından televizyon sunucularına/ yorumcularına dek bu havaya girmeyen, bir umut ve hayal denizinde yüzmeyen kalmadı. Ne diyorlar:
* Erdoğan önemli bir kavşaktaymış, toplumsal uzlaşının yolunu bulmalıymış.
* Gelebilir bir GODOT yaratmak ve onu sahneye çağırmak yerinde olurmuş.
* Aklımızı başımıza almalıymışız. Kolaycılıktan kaçınmalıymışız. Ülkenin bunca zaman sonra OHAL'e savrulması ülke için felaketmiş.(iktidara, kızım sana söylüyorum, gelinim sen işit edasıyla öğüt veriyorlar.)
* Laiklerle barışılmalıymış. Yetmezmiş, "Türkiye'nin ihtiyacı, yıkımdan sonra gerçek bir restorasyonmuş. Devlet aklı için Hikmet Çetin ve benzerlerine, işadamlarının görüşüne ihtiyaç olursa Mehmet Cengiz ve benzerlerine değil, Ali Koç ve Cem Boyner'e sorulmalıymış. Bir defa olsun Selahattin Demirtaş'la görüşülmeliymiş...
Ben, bu iyi niyetli ve safça yaklaşımları, bu yazar ve düşünürlerimizin yaradılışlarından gelen iyi niyetlilik ve saflık sayıyorum. Çünkü bunların hepsinin AKP'yi ve Sayın Erdoğan'ı iyi tanıdıklarından eminim. Evet, gerçekten Sayın Erdoğan bu darbe girişimini iyi değerlendirecektir; ancak iktidarını pekiştirmek, başkanlık yolundaki taşları temizlemek, aklındaki devlet biçimini gerçekleştirmek, ülkeyi biraz daha İslami bir kimliğe büründürmek, İmam Hatipleri ve İmam Hatiplileri çoğaltmak, bilim yerine dini egemen kılmak gibi kendi ideolojisine uygun işler için...
Kimse kendi kendine gelin güvey olmasın. Kendisini hayal denizine atıp yakamozlar altında yüzmesin.
OHAL kararı görüşümün doğruluğunun kanıtıdır.
Ahmet Ümit Aloğlu