Sevgili Ünlemcim,
Şiirin Has Dostu,
Işıldayan Elmas,
Şırıldayan Pınar,
Nicedir sana Abdülkadir’den söz edesim var; ama elim varmıyor bilgisayarın tuşlarına. Çünkü kelimelerle anlatılamaz Abdülkadir; hele de şiiri… Ama kendisi anlatmıştı şiiri, tek başına bir yapıt gibi bir ikiliyle: “Şiir, sığdırmaktır bir çocuğun alnına Ne varsa dünyada hayata dair.”
Canlar Canı,
Yıl 1960. Kendimizi mutlu hissediyoruz. Ülkede askeri bir darbe olmuş; ama demokrasiden söz ediyor subaylar. Biz daha yeni yeni 18’i yaşmaya durmuşuz. Öğretmen okulu son sınıftayım ben, arkadaşım Şair Hilmi Üstün’ün daha bir senesi var. Şimdi anımsayamadığım bir nedenle Akşehir Öğretmen Okulu’na sürüldü Hilmi. Ben Gazi Eğitim Enstitüsünü kazandım o yıl. Bir gün postadan bir mektup çıktı bana. Olacak şey değil; annem okuma yazma bilmez, ağabeyim erinmeyip eline kalem alası değil. Kim yazacak da kim postalayacak bana mektubu kaygılarıyla açtım zarfı. Hilmi Üstün beni Akşehir’e çağırıyor. Orada bir şair öğrenci varmış, tanışmışlar, kendisini görmeye gidersem o şairle de tanıştırmak istiyormuş beni. Gittim Akşehir’e. Hilmi, şair arkadaşıyla tanıştırdı beni. Adı Abdülkadir Bulut’muş. Yüzüne karşı dedi ki Hilmi, “Henüz acemi, ama çalışacağız beraber, gelişecek, iyi şair olacak.”
Yıllar geçti, okuduk, öğretmen olduk. Arada sırada haberleşiyorum ikisiyle de. 1971’de Mersin’e atandım. Abdülkadir, Mersinli. Yılbaşıydı, yarıyıl tatiliydi, yaz tatiliydi Mersin’e geliyor, her defasında görüşüyoruz, üstünkörü şiir konuşuyoruz; ama ben biliyorum, Abdülkadir hızlı adımlarla ilerliyor şiir vadisinde. Sonra bir gün duydum, bu yaramaz köy delikanlısı İstanbul’a atanmış. Kendi istemiş İstanbul’a atanmayı. Bana “Büyük balık büyük gölde büyür” demişti. Orada YAZKO yönetimine girdi, dergi çıkardılar. Yayıncılık yaptılar. Öğretmen dernekçiliği, öğretmen sendikacılığı da yaptı, yüreği memleket, insan sevgisiyle dolup taşıyordu ne iş yapsa, nereye gitse…
Çok genç, daha hayatının baharında, lanet olası bir trafik kazasında, Anamur yolunda kaybettik onu. (1985) Ondan sonra şiirimizde türkü kıvamında şiir yazılmadı. Ondan sonra Akdeniz’in, Torosların şiiri yazılmadı. Cemal Süreya onun için “Kasabalı Lorca” demişti, doğrusu çok da yakışmıştı. Daha sonra Hilmi Yavuz, “Anamurlu Aisopos” demişti ona. O da yakışmıştı kendisine.
İki kitap yayınlamıştı, iki de dosyası vardı elinde, can yayınları hepsini birleştirdi, “Ülkemin Şiir Atlası” adıyla yayımladı. Ne var ki bu Bütün Şiirleri diye sunulan kitap eksikli, zamanla onu sevenlerin kitabı tamamlayacağını umarım, örneğin o yılların sanat/ siyaset dergilerinden birinde yayınlanan Vietnam şiirleri yok bu kitapta. Oysa çok güzel şiirlerdi, keşke olanağım elverse de bulup sana gönderebilsem on şiirlerini…
Sevgili, yine uzattım sözü, bir iki tanecik de olsa Abdülkadir şiiri okumak, bu yaz sıcağında iyi gelecektir ikimize de:
BANA
Bana bir gömlek dikebilir misin sen
Üstünde zeytin ekmek yenmiş
Bir topraktan
Bana bir gömlek dikebilir misin sen
İki de cep yapabilir misin göğsüne
Bir dağ rüzgarından
Bana bir gömlek dikebilir misin sen
Yıllardır benim sana duyduğum
Hislerden
OYUNCAKÇI AMCA
Oyuncakçı amca, Ne çok oyuncakların var; Top, tank, tüfek, tabanca... Gövdem titriyor, Onlara bakınca!
N'olursun oyuncakçı amca, Bundan böyle bizlere, Oyuncak tüfekler yerine, Ak yelkenli bir gemi, Bir de süslü bebekler getir, Unutma emi?
Sonra oyuncakçı amca, Senden aldığım tüfekleri, Bozarak onlardan kuş yaptım, Bana kızmazsın değil mi?
AYNI SENİN GİBİ Beğen
Uzun geceler ister, Çiçek açmak için tütün. Tuhaftır, kırılırken bile dibi, Ele vermez toprağını, Aynı senin gibi..
Aynı senin gibi, Ansızın basılıp aransam, Saçtan tırnağa yaka paça, Ne bulabilirler ki üstümde, Gelecekten başka?
Canlar canı, bu lirik şiirler elbette güzel şiirler; ama Abdülkadir’in devrimci, mücadeleci, ilerici, yurt, insan ve çocuk sevgisini anlatan şiirleri yanında sönük şiirler. İzninle mektup uzasa da onlardan birini de okumak isterim seninle:
GÖZYAŞLARI DA ÇİÇEK AÇAR
Ellerimi dokunduğum her yerde Çığlık çığlığa kıvranıyor hayat Ve ölen arkadaşların giysilerini Bir kere daha dürüp koyuyor analar Çamaşır sandıklarına Gözyaşları da çiçek açar
Bugün yurtyeri olsa da acılara Kayaların en sarp yerlerindeki Kırlangıç yuvalarını andıran alnın Bir gün terli bir gelecek uçuracak
Sabahlardan akşamlara kadar Gözyaşları da çiçek açar
Ansızın oyuna başlayan çocukların Sesleri kadar canlı ve huylu Sevinçleri kadar taze ve acemi Bir duruş kuşatır seni o zaman Gözyaşları da çiçek açar
Başını dayadığın ağaç dalı Bak hafifçe eğildi toprağa doğru Uyuyan bir çocuğun soluk alışını Dinler gibi kendini vererek Yaklaş yüzünü örse de acılar Boynundan ter boşalan herkese Gözyaşları da çiçek açar
Yaklaş, yüzünü örse de acılar Ve nasıl yakalarsa toprağı kök Suları renk, dalları kiraz Sen de öyle yakala hayatı Yürü kol kola canıma değsin Gözyaşları da çiçek açar
Yordum mu seni? Bağışla.
Hoşça kal,
Şiirde kal,
Şiir kal.
Sevgimde yaşa,
Esenlikler içinde ol.
ahmetumitaloglu@gmail.com
İmza yerine:
ANAMUR
Nergis dikilir Anamur’da
Torak damlı eski evlerin
Saçaklarının üstü fırdolayı
Ev değil de sanki her biri
Birer Cemal Süreya şiiri
Ahmet Ümit Aloğlu